...

Logo Yotel Air CDG
in partnership with
Logo Nextory

Büyük Bennu keşfi: Yaşam gezegenler arasında serbestçe geziyor mu?

• Jan 30, 2025, 7:47 PM
7 min de lecture
1

NASA'nın Dünya'ya yakın Bennu asteroitinden topladığı benzersiz örneklerde yaşam için gerekli organik bileşikler ve minerallerin bulunması, Dünya'da yaklaşık 3,8 milyar yıl önce yaşamın nasıl başladığına dair önemli bir ipucu oldu.

Zira bu olağanüstü keşif, asteroitlerin Dünya'ya yaşamın yapı taşlarını erken bir dönemde getirdiği fikrine şimdiye kadarki en güçlü kanıtlardan birini sunuyor.

NASA'nın OSIRIS-REx uzay aracı ilk olarak 2018'de Güneş Sistemi'ndeki bu ünlü göktaşının yörüngesine girmiş, 2019'da da cisme yakın geçiş yapmıştı. 2016'da fırlatılan ve Bennu'dan kayaç örneği almakla görevlendirilen uzay aracı, 20 Ekim 2020'de ilk kez kısa süreliğine göktaşına inerek buradan örnekler almıştı. Bu örnekler 2023 sonunda Dünya'ya getirildi.

Yaklaşık 120 gram eden toz örnekleri bölündü ve dünya çapındaki araştırmacılarla paylaşıldı. Çeşitli üniversitelerden bilim insanları artık bu örneklerini inceledi ve sonunda Nature Astronomy ve Nature dergilerinde bunlarla ilgili iki bilimsel makale yayınlandı.

Bennu'da insan DNA'sının bileşenleri: Adenin, timin, sitozin

Bu iki araştırmaya göre, Bennu örneklerinde 33 amino asit de dahil olmak üzere binlerce organik moleküler bileşik tespit edildi. Amino asitler veya proteinleri oluşturmak için bir araya gelen moleküller, yaşamın yapı taşları.

Yine bulgulara göre, biyolojide canlıların protein oluşturmak için kullandığı 20 amino asitten 14'ü Bennu'da doğal olarak bulunuyor. Örneklerde ayrıca DNA'mızı oluşturan adenin, guanin, sitozin ile timin nükleobazları yer alıyor. Bunlar DNA ve RNA'daki genetik kodu oluşturan bileşenler.

Örneklerde ayrıca, bir dizi mineral ve tuz da tespit edildi. Bu, bir zamanlar asteroitin üzerinde su olabileceği anlamına geliyor. Tuzlu sular gezegen bilimcileri için ilgi çekici çünkü bunlar yaşamın oluşumunu destekleyen ortamlar.

Daha önce Dünya'ya düşmüş meteoritlerde de bazı organik moleküller bulunmuştu. Ancak o taşların atmosfere girdikten sonra Dünya'daki herhangi bir şeyle temas ederek bu molekülleri taşımaya başlaması ihtimali vardı.

Şimdi Bennu sayesinde tüm bu organiklerin uzayda doğal olarak var olabildiği kanıtlandı.

'Dünya yaşam için tek alan değil'

Kelvin sıcaklık ölçeği, termodinamiğin ikinci yasası, telgraf kabloları ve galvanometre gibi keşif ve icatlarıyla tanınan Lord Kelvin, 1871'de yaşamın tohumlarının Dünya'ya meteorlar aracılığıyla getirilmiş olabileceğini öne sürdü.

Yaklaşık bir asır sonra, Eylül 1969'da Avustralya'nın Melbourne şehrinin kuzeyinde havada patlayan bir meteor, 74 tür amino asit taşıdığını ortaya çıkardı. Bunlardan sekizinin dünyevi proteinlerin yapımında rol oynadığı biliniyordu. Bu, Dünya dışı yaşamın muhtemelen var olduğu ve Dünya'nın yaşam için tek alan olmadığı anlamına geliyordu.

Bennu asteroitinden Dünya'ya getirilen örneklerde yaşamın bazı yapı taşlarına rastlanması da yaşamın evrenin her yerinde var olduğunu ve uzay tozları, meteoroitler, asteroitler ve kuyrukluyıldızlar aracılığıyla farklı yıldız sistemlerine dağıldığını ileri süren teoriye destek kazandırdı.

Panspermia adlı bu teori, yaşamın gezegenimize çarpan "taşıyıcılar" aracılığıyla getirilen bu yapı taşları sayesinde başladığını öne sürüyor. Diğer bir deyişle canlılık, uzayda dolaşan kayaçlar aracılığıyla gezegenden gezegene geçiş yapıyor olabilir.

Bennu'daki örneklerin geri dönüşünden sorumlu kıdemli bilim insanı Dr. Daniel P. Glavin'in CNN'e yaptığı açıklamaya göre bu yeni keşif, yaşamın kimyasal yapı taşlarının Güneş Sistemi boyunca yaygın olduğunu gösteriyor. Ayrıca Dünya'yı ilk zamanlarında adeta bombardımana tutan göktaşlarının gezegenin yüzeyine su ve organik maddeleri getirmiş olabileceğine dair güçlü bir kanıt teşkil ediyor.

Ancak bu bombardımanın Güneş Sistemi'ndeki başka bir gezegende de başarılı bir şekilde meydana gelip gelmediği sorusu halen cevapsız. Ayrıca yaşamın neden Bennu içinde oluşmadığı da merak konusu.

Amino asit gizemi

Öte yandan Bennu'daki örnekler Dünya'daki yaşamın ve hatta modern insanın biyolojisindeki temel gizemleri de aydınlatabilir.

Örneğin, amino asitler "ellilik" adı verilen bir özelliğe sahip. Yani bir çift ele sahip olarak üretilebilirler. Dünya'da yaşam sol elli amino asitler üretiyor. Bennu'dan gelen örneklerde de bu amino asitlerin sol elli olmasını bekliyordu. Ancak bu örnekler, her ikisinin de eşit olduğu bir karışımı içeriyor.

Bu bulgu, amino asitlerin Dünya'da muhtemelen iki elli başladığını gösteriyor. Şimdi, Glavin ve meslektaşları Dünya'daki yaşamın neden sağa değil de "sola döndüğünü" merak ediyor.

Güneş Sistemi'nin soğuk, uzak bölgesinde ortaya çıkmış

Örnekler ayrıca, Bennu'nun azot ve yüksek miktar karbon içeren bileşiklerle de dolu olduğunu gösteriyor. Ayrıca biyokimyasal reaksiyonlarda önemli rol oynayan amonyak da Bennu'dan gelen tozlarda mevcut.

Tüm bunlar, Bennu'nun yaklaşık 4,5 milyar yıl önce Güneş Sistemi'nin soğuk, uzak bölgelerinde oluşan daha büyük bir asteroitin parçası olduğunu ortaya koyuyor.

Amonyak buzu, Güneş gibi bir ısı kaynağından ne kadar uzaktaysa o kadar kararlı oluyor. Araştırmacılar, amonyak açısından zengin buzun, 100 kilometre çapından daha büyük olduğu tahmin edilen dev bir ana asteroit gövdesinin içinde eriyerek amino asitler ve nükleobazlar gibi karmaşık organik moleküllerin oluşmasına olanak tanıyan sıvı bir ortam oluşturduğuna inanıyor.

Aralık 2020'de Japon uzay aracı Hayabusa-2, Dünya'ya yakın başka bir asteroit olan Ryugu'dan örnekler topladıktan sonra geri dönmüştü. Mart 2023'te bilim insanları, bu örneklerde ribonükleik asit veya RNA'nın bileşenleri arasında urasil ve B3 vitamini gibi organik bileşiklerin varlığını duyurmuştu. Ryugu ayrıca bir kristalde karbonatlı sıvı su içeriyordu ve bu da tuzla organik madde içeriyordu.

Gelecekteki benzer araştırmalar, asteoritlerin ve yaşamın temel bileşiklerinin evrene nasıl dağıldığının daha iyi anlaşılmasını sağlayacak.