Yönetmen Miguel Gomes'le söyleşi: 'Büyük Yolculuk,' yenilikçi sinema ve kültürel kimlikler

Yönetmen Miguel Gomes’in son filmi 'Büyük Yolculuk' (Grand Tour) göz alıcı görselliği ve özgün anlatı yapısıyla, hem seyirciyi büyülemeyi hem de kültürel kimlikler arasındaki sınırları sorgulamayı amaçlayan bir yapım olarak öne çıkıyor.
Filmin hikâyesi, Edward (Gonçalo Waddington), Singapur’a doğru bir yolculuğa çıkarken, nişanlısı Molly (Crista Alfaiate) ile olan karmaşık ilişkisini sorgulamaktadır. Edward, yedi yıl boyunca birlikte olduğu nişanlısından kaçmak istemektedir. Bu kaçışın sebebine dair çok fazla bilgi verilmez, hatta Edward’ın kendisi bile neden evlenmeye yanaşmadığını tam olarak bilmiyor gibi görünür.
Edward’ın, Molly’yi her yerde geride bırakarak Asya’nın çeşitli bölgelerine, önce Bangkok’a, sonra Saigon’a, Manila’ya ve nihayetinde Japonya’ya kadar ilerlemesi, hem onun hem de izleyicinin kendi içsel keşiflerine doğru bir yolculuğa çıkmalarını sağlıyor. Yolculuğun sonunda, Molly de Edward’ın peşinden gitmeye başlar ve kendi serüvenlerini yaşar. Ancak, bu basit görünüşlü kaçış ve takip hikâyesi, filmin derinlikli yapısını ortaya koymak için yalnızca bir başlangıçtır.
'Büyük Yolculuk,' 22 Mayıs 2024'te 77. Cannes Film Festivali'nde prömiyerini yaparak büyük bir ilgiyle karşılandı. Gomes, En İyi Yönetmen ödülünü kazandığı ana yarışma bölümünde Altın Palmiye için yarışmak üzere seçildi. Eylül 2024'te ise, 97. Akademi Ödülleri’nde Portekiz'in En İyi Uluslararası Uzun Metraj Film kategorisinde adayı olarak gösterildi ancak adaylık alamadı.
Gomes, bu hikâyeyi bir kitap olan 'A Gentleman in the Parlor'dan ilham alarak yaratmış. Bu kitap, İngiliz yazar Somerset Maugham tarafından yazılmış bir gezi anısı ve Güneydoğu Asya’daki bir seyahatini anlatır. Maugham, Myanmar’da tanıştığı bir adamın hikâyesinden söz eder; bu adam, kendi evlenme kararından kaçan ve ardından peşinden gelen kadını anlatır. Gomes, bu kısa pasajdan yola çıkarak karakterler Edward ve Molly’yi oluşturmuş ve filmde bu anlatıyı geliştirerek, kendine özgü bir yolculuk hikâyesine dönüştürmüş.
Filmin merkezindeki karakterler, bir yandan özgürlük ve kaçış arayışı içinde, diğer yandan kişisel ve kültürel kimliklerinin sorgulamalarına yol açan bir yolculuğa çıkarlar. Ancak Gomes, bu yolculuğun sadece bir kaçış olmadığını, aynı zamanda bir tür detachment (bağlantıyı koparma) ve self-liberation (öz-liberasyon) temalarını da işler. Edward’ın kaçışı, bir tür yenilgiye, kişisel korkularına karşı bir zafer arayışına dönüşürken, Molly’nin peşinden gitmesi, özlem ve kararlılığı simgeler. Ancak Gomes, karakterlerinin eylemlerini tam olarak anlamamızın önüne geçerek, filmi izleyen herkesin farklı yorumlar yapmasına olanak tanır. Edward’ın ve Molly’nin hikâyesi, izleyiciyi kendi yorumlarını yapmaya davet eder, bu da filmin anlamını çok katmanlı ve çoğul kılar.
Filmin her sahnesinde, geçmişin ve bugünün, modernliğin ve gelenekselliğin mükemmel bir uyumu var. Bu uyum, zaman zaman kasıtlı anakronizm (örneğin, bir cep telefonunun ormanda düşmesi) ve farklı görsel stillerin çarpışmasıyla da gözler önüne seriliyor.
'Büyük Yolculuk,' anlatısını sadece Edward ve Molly’nin ilişkisi üzerinden kurmakla kalmıyor, aynı zamanda her iki karakterin bulunduğu coğrafyada yaşadıkları kültürel zenginliklerle izleyiciyi sarıyor. Film, farklı coğrafyalardaki yerel halkların günlük yaşamını, geleneklerini ve ritüellerini gözler önüne seriyor. Myanmar’daki el yapımı dönme dolaptan, Saigon’daki telefon direklerinde çalışan işçilere kadar birçok modern yaşam kesiti, izleyiciye Asya'nın renkli ve canlı ruhunu hissettiriyor. Lunar Yeni Yılı’na ait havai fişekler, Filipinler’de tuk-tuk araçlarıyla yapılan yolculuklar ve Saigon’daki bir restoran sahnesinde "My Way" şarkısını seslendiren bir adam, filmdeki kültürel çeşitliliğin ve derinliğin simgeleri.
Filmin dikkat çeken bir diğer özelliği ise geleneksel kukla gösterilerinin sıkça yer alması. Gomes, farklı kültürlerdeki kukla geleneğine olan ilgisini derinleştiriyor ve bunları filme entegre ediyor. Güneydoğu Asya’daki kukla gösterilerinin çeşitliliği, farklı kültürlerin ortak bir dil bulma çabası olarak filme yansıyor. Gomes, kuklaların beden yerine bir boşluk taşıyor olmasını bir metafor olarak kullanıyor; kuklalar, kimliklerin ve kişiliklerin sınırlarını bulanıklaştırarak, izleyicinin karakterlere kendini projekte etmesine olanak tanıyor.
Edward ve Molly, bir bakıma bu kuklalar gibi çünkü onların kimlikleri, seyirciye kendi bakış açılarını yerleştirebilme fırsatı sunuyor.
Ancak 'Büyük Yolculuk'un en dikkat çeken yönlerinden biri, filmin perspektifinin Avrupa’dan bakıyor olması. Gomes, bir Avrupalı yönetmen olarak, Asya’ya dair bir bakış açısı sunduğu için egzotizm tepkisi alabileceği endişesi taşımamış. Bunun yerine, karakterlerinin yaşadığı yabancı kültürleri, onların kendi kimlikleriyle nasıl ilişki kurduğunu ve bu kimliklerin kültürel bariyerlere nasıl yansıdığını sorguluyor. Asya’ya dair bir bakış açısının Avrupa’dan yapılmasının, izleyiciyi düşündürmesi gereken bir durum olduğunun altını çiziyor. Gomes, bu yaklaşımın, özellikle bugünün küresel dünyasında, kimliklerin sürekli olarak şekillendiği ve yeniden inşa edildiği bir süreç olduğunu vurguluyor.
Filmin diyalogları arasında karakterlerin Portekizce konuşması da dikkat çekici. Edward ve Molly gibi Batılı karakterlerin, Asya’da Portekizce konuşması, hem kültürel hem de dilsel bir yabancılık hissi yaratıyor. Bunu, Avrupa’nın koloniyal geçmişine dair bir eleştiri olarak yorumlamak mümkün zira batılı karakterler kendi dilinde konuşurken, onları çevreleyen kültürlerin içinde bir yabancı olarak varlık gösteriyorlar. Ancak Gomes, bu durumun bir eleştiri değil, daha çok bir yansıma olduğunu belirtiyor. Avrupa’dan bakış açısının, kültürel farklılıkları anlamak ve onlarla yüzleşmek için bir fırsat sunduğunu savunuyor.
'Büyük Yolculuk' sinemaya dair yenilikçi bir yaklaşım sergileyen, kültürel farklılıkları sorgulayan ve izleyiciyi derin düşüncelere sevk eden bir film olarak öne çıkıyor. Gomes’in mizahi ve zekice kullanımı, film boyunca seyirciye hem düşündürücü hem de görsel açıdan tatmin edici bir deneyim sunuyor. Bu film, sinemayı, kültürel temaları ve kimlikleri keşfetmek için bir araç olarak kullanırken, izleyiciye de kendi bakış açılarını şekillendirme fırsatı veriyor.
Film, 18 Nisan'da Mubi Türkiye'de gösterime girecek.
Today