'Alien: Earth' dizisi 'Alien' mirasını taşıyabilecek mi?

'Alien' serisinin cazibesi sadece ağzı salyalı Xenomorph’lardan değil; aynı zamanda sarhoş edici dehşetinden kaynaklanıyor.
Parazitlerin göğüs patlatan korkusundan, kayıtsız yapay insanlara ve duygusuz şirketlere kadar, paranoya—hem bedensel hem de toplumsal—derinleşiyor ve gerçek kötülüğün nerede gizlendiğini sorgulatıyor.
'Fargo' ve 'Legion’ın beyni Noah Hawley, yeni FX dizisi 'Alien: Earth’te bu korkuyu her zamankinden daha yakın bir hâle getiriyor. Weyland-Yutani’nin Maginot gemisi, yapışkan yaratık kargosunu küçük mavi gezegenimize indirdiğinde, şirket yönetimindeki evren çok daha uğursuz bir hal alıyor.
Yıl 2120. Karşımızda, kendini “Dahi Çocuk” olarak adlandıran kendini beğenmiş trilyoner Boy Kavalier (Samuel Blenkin) tarafından kurulan Prodigy City var.
Ölümsüzlük yarışında, ölümcül derecede hasta çocukların zihinlerini indirip sentetik, süper güçlü bedenlerde yeniden canlandıran melezler geliştirilmiştir. Marcy, Wendy (Sydney Chandler) takma adıyla, Kayıp Çocuklar olarak bilinen diğer çocuklarla birlikte bu prosedürden geçen ilk çocuktur.
Böylece, 1979 yapımı orijinal filme yol açan olayları ve kurumsal rekabetleri öğrenirken, 'Alien’ın uzayın derinliklerinden uzak evrenine dair ilgi çekici bir keşif başlar. Yapay zekanın geliştiği, egolu teknoloji lordlarının hüküm sürdüğü ve yanlış bilginin yaygın olduğu bu dünyada, her şey eskisinden daha karanlık bir yankı uyandırıyor.
Kavalier melez yaratımları hakkında, “Mesele para değil, mesele ego değil. Gerçekten istediğim şey benden daha zeki biriyle konuşmak” diyor. Zor olmasa gerek; çünkü bu adam, tamamen hazırlıksız, çocuk beyinli robotlardan oluşan mürettebatını, Weyland-Yutani’nin düşen gemisinden ne varsa çalmaya gönderecek kadar aptal—hem de sıhhiye kardeşi CJ (Alex Lawther)’i kurtarmaya hevesli Wendy tarafından cesaretlendirilmiş durumda.
'Alien: Earth’ün ilk iki bölümü bir ateş rüyası gibi: biraz 'Alien,' biraz 'Die Hard,' biraz da 'Stranger Things.' Klostrofobik gökdelen içindeki uzay gemisi ortamı iyi işliyor, ancak gerçek anlamda gerginlik yaratacak şekilde kullanılmıyor. Bunun yerine, sözde eğitimli güvenlik personelinin, enerji dolu bir Xenomorph tarafından kanlı su birikintilerine fırlatılmasını izlemekle yetiniyoruz.
İzleyiciye sunulan, insanların yüzüne yapışan korkunç kene benzeri bir böcek ve kedi severler için tetikleyici olabilecek göz küreli bir örümcek gibi yaratıklar oldukça eğlenceli kanlı sahneler sunuyor. Ancak çoğu korku unsuru aceleye getirilmiş ve karışık bir şekilde uygulanmış; şok faktörleri neredeyse hileli hissi veriyor.
İzleyiciler uzaylılardan pek etkilenmiş görünmüyor. İkinci saldırının ardından, Rönesans kostümlü bir adamın kanlı uzuvlarını sürüklediği bir sahneyi izledikten sonra, CJ kısa bir süreliğine beyzbolla ilgili nazik ve ailevi bir anıya dalıyor. Bir başka sahnede, ölümle burun buruna gelen bir Maginot mürettebatı üyesi, kalemini kaybetmenin verdiği hafif hayal kırıklığıyla Xenomorph’a bakıyor.
Açılış umut verici olsa da, orijinal filmin unsurlarını yeniden yaratmaya çalışırken, saldırıya uğrayan mürettebatın sinir bozucu flashback’lerine dalıyor. TV dizisi formatında işler yavaşlayabilirdi; izleyici zaten titreşen yumurta çuvallarının ne anlama geldiğini biliyor, ancak dehşeti yaratan insan karakterin kendi kademeli ifşaatları bu hissi azaltıyor.
Fede Álvarez’in fan-servis ağırlıklı 'Romulus’u köklerindeki klostrofobik gerilime dönerek bazı sorunları düzeltmişti; oysa 'Alien: Earth,' daha çok aksiyonu en üst düzeye çıkarmakla ilgileniyor. Karakterler ilgi çekici olsaydı sorun azalabilirdi. Wendy ve CJ arasında geçen birkaç alıntı dışında karakter dinamikleri duygusal açıdan oldukça yüzeysel.
Disney’in Star Wars ve Indiana Jones gibi ikonik serileri sulandırılmış yeniden canlandırmalar için oyun alanına çevirmesi düşünüldüğünde, Alien’ın da aynı kaderi paylaşması olası görünüyor.
Yesterday