'Gladyatör' 24 yıl sonra devam filmiyle izleyiciyle buluşuyor
Gladyatör II için endişelenmek için yeterince neden vardı. Hatta, açılış jeneriğiyle gelen esprili vurguya göre: Glad-II-ator.
2000 yapımı Oscar ödüllü "Gladyatör," üzerinden geçen 24 yıla rağmen hâlâ epik konuşmaları, heyecan verici savaş sahneleri ve Hans Zimmer’in unutulmaz müzikleriyle anılıyor. Bu devam filmi, orijinalin büyüklüğüne erişebilecek mi?
Ridley Scott, her zaman tartışmalı bir yönetmen. "Alien," "Blade Runner," "Gladiator" ve "The Martian" gibi başyapıtların yanında "Kingdom of Heaven," "A Good Year" ve "Napoleon" gibi karışık eleştiriler alan filmleri var. Yine de "House of Gucci" gibi gözden kaçan eserlerinde bile bir başyapıt havası seziliyor.
Ancak asıl mesele, Scott'ın tekrar kolezyum arenalarına döndüğü bu yapımın, geçmişin mirasını taşıyıp taşımayacağı. Beklentiler yüksek, ancak sonuç tartışmalara açık. Gladyatör II, efsanenin sandaletlerini doldurabilecek mi? Bekleyip göreceğiz.
Nick Cave'in çılgın devam filmi fikrinden farklı olarak, "Gladyatör II," Maximus’un ölümünden 16 yıl sonrasını konu alıyor. Roma artık bir gölgeye dönüşmüş, imparatorluk çöküşün eşiğinde. İmparatorluk tahtında ise yetersiz ve kan dökmeye susamış iki kardeş, Geta (Joseph Quinn) ve Caracalla (Fred Hechinger), entrikalarıyla hüküm sürüyor. Onları, Romulus ve Remus’un karanlık bir yorumu gibi hayal edin: kaotik, açgözlü ve zalim.
Bu karanlık tabloya Maximus’un büyüyen oğlu Lucius Verus (Paul Mescal) giriyor. Kuzey Afrika’da karısı Arishat’ı (Yuval Gonen) kaybeden Lucius, intikam için Roma'nın güçlü generali Marcus Acacius’a (Pedro Pascal) karşı bir sefer planlıyor. Ancak kaderin yolları, Lucius’u arenalara sürüklüyor. Tıpkı babası gibi, Lucius da gladyatör olarak yeni bir hayatta kalma savaşı vermek zorunda.
Bu süreçte, Roma’nın geleceği için kendi hırslı planları olan politik entrikacı Macrinus (Denzel Washington) ile yolları kesişiyor. Ancak asıl çarpıcı keşif, Lucius’un annesi Lucilla (Connie Nielsen) ile ilgili. Lucilla, oğlunu korumak için sürgün edilmiş olsa da, hala Roma tahtının gerçek varisi Lucius’tur.
Bir yanda intikam, diğer yanda Roma’nın geleceği. "Gladyatör II," savaşın, entrikanın ve Roma İmparatorluğu’nun son kalıntılarının arasında epik bir hikâye sunuyor. Maximus’un mirası, oğlunun intikam ve adalet arayışıyla yeniden şekilleniyor.
Hazır olun, çünkü arenanın kumları yeniden kana bulanacak.
Film, temposuyla orijinalin izinden gitse de, bazı şüpheli CGI efektleri, Hans Zimmer’in yokluğu ve göze batan tarihsel yanlışlıklar hayal kırıklığı yaratıyor. Joseph Quinn ve Fred Hechinger’ın performansları ise Joaquin Phoenix’in Commodus’unun karizmasından oldukça uzak kalıyor. İzleyicinin bu unsurlarla başa çıkması için yeterince güçlü bir anlatım sunulmuyor.
Aksiyon sahneleri iyi tasarlanmış olsa da birikim ve gerilim eksikliği belirgin. Savaşlar hızlıca sona ererken, duygusal riskler yüzeysel ve aceleye getirilmiş bir şekilde ele alınıyor. Bu durum, Paul Mescal’in canlandırdığı Lucius Verus’u zayıflatıyor; kaslı fiziğiyle etkileyici bir görüntü sergilese de, duygusal derinlikten yoksun karakteri etkileyici bir performans sunmasını engelliyor.
Ridley Scott, izleyicilerin "Gladyatör"de dövüş sahnelerini sevdiği yanılgısına düşmüş gibi görünüyor. Ancak orijinal filmin asıl gücü, Maximus’un ihanet ve intikam arayışındaki duygusal yoğunluktu. Devam filminde bu bağlar zayıf; Lucius’un Marcus Acacius ile çatışmasının bir anda çözülmesi ya da annesi Lucilla’ya olan öfkesinin aniden buharlaşması gibi unsurlar derinlikten yoksun.
Filmin kurtarıcı unsuru ise Denzel Washington’un etkileyici performansı. Repliklerine kattığı nüanslarla sahnelerin ağırlığını taşıyor ve dengeyi sağlıyor. Belki Oscar’lık bir performans değil, ama yine de filmin ayakta kalmasını sağlayan nadir unsurlardan biri.
Görsel açıdan etkileyici olsa da "Gladyatör II," büyük gösterilere ve yüzeysel duygulara bel bağlayarak orijinal filmin gölgesinden çıkmayı başaramıyor. Ridley Scott bu devam filmini gerçekten yapmak istedi mi, yoksa 20 yıl boyunca hikayeyi yalnız bırakmak daha mı iyi olurdu? Film, bu sorunun cevabını netleştiremiyor.
Bu açıdan "Gladyatör II," George Miller’ın "Furiosa"sına benziyor: dikkat çekici ama aynı zamanda gereksiz bir devam filmi. Scott ve senaristlerin duyguları geri plana atıp her şeyi görkemli bir seviyeye çıkarmayı tercih ettiği, ancak yeni ve dramatik açıdan tatmin edici bir anlatı kurmakta başarısız olduğu bir yapım olarak kalıyor.
"Güç ve onur" vaat eden bu devam filmi, ne yazık ki daha çok sulandırılmış bir tekrar gibi hissettiriyor.
"Gladyatör II" şimdi sinemalarda.
Today