Kamuoyunda 'etki ajanlığı yasası' olarak bilinen ve geri çekilen yasa tasarısı ne içeriyordu?
Ana muhalefet Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkanvekili Murat Emir, Çarşamba günü X hesabında yayınladığı bir gönderide, kamuoyunda 'etki ajanlığı' olarak bilinen yasa teklifinin geri çekildiğini duyurdu.
Emir, "...kanun teklifi, haftalardır sürdürdüğümüz gerek halkımızın büyük desteğini alarak kamuoyunu bilgilendirme çalışmalarımız ile gerek meclisteki çalışmalarımız ve eleştirilerimiz sonucunda an itibari ile geri çekildi" dedi.
18 Ekim Cuma günü Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığı'na sunulan yasa teklifinde, AK Partili milletvekillerinden Rümeysa Kadak (İstanbul), Resul Kurt (Adıyaman), Ahmet Kılıç (Bursa), Nilhan Ayan (İstanbul) gibi isimlerin imzası vardı.
Meclis'te görüşüldüğü şekliyle, "Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" teklifi, 23 maddelik bir 'torba kanun' niteliğindeydi ve 12 farklı kanunda değişiklik veya düzenleme yapılmasını içeriyordu.
Teklifin 16. maddesinde, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun yedinci bölümünde yer alan 'Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk' kısmına, 'madde eklemek suretiyle yeni bir suç' dahil ediliyordu.
CHP'li Emir, 'Noterlik Kanunu' çatısı altında 'etki ajanlığı' teklifinin sunulmasını, "Böyle bir yasanın yargı paketinde yer alması hem de temel kanun olarak gelmesi beklenirdi ama bunu Noterlik Kanunu’nun içine eklemişsiniz. Bu bile bir ciddiyetsizlik örneği," diye yorumluyor.
Gazeteciler, basın meslek kuruluşları, siyasetçiler, değişikliğin, Rusya'da 2012 tarihli 'yabancı ajan' düzenlemesiyle aynı kapıya çıktığı uyarısında bulunup, 16. maddenin vadettiği düzenlemeye 'etki ajanlığı' benzetmesi yapıyor.
Etki ajanlığı, belirli bir konuda toplumsal veya politik bir etki yaratmak amacıyla yapılan stratejik faaliyetleri tanımlamak için kullanılıyor. Peki, tartışmalara neden olan ve geri çekilen 16. madde ne içeriyordu?
Yeni suç
Yasa teklifi, Türk Ceza Kanunu'nda, 326-339. maddelerinde düzenlenmiş "Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk" suçlarına, "Devletin güvenliği veya siyasal yararları aleyhine suç işleme" başlıklı 339. maddeden sonra gelmek üzere yeni bir madde (339/A) ihdas ediliyor.
Teklif metninde, eldeki mevcut metnin, "...devletin güvenliği ile iç veya dış siyasal yararlarına ilişkin belge ve bilgilerin yok edilmesi, tahrip edilmesi, temin edilmesi veya açıklanmasının suç olarak" yaptırıma bağlandığı, yine bu eylemlerin "...siyasal veya askeri casusluk maksadıyla yapılmasının da" suç olarak düzenlendiği belirtilirken, "...belge ve bilgi temini veya açıklanması dışında devletin güvenliği ile iç veya dış siyasal yararları aleyhine olacak şekilde gerçekleştirilen diğer faaliyetlerin" suç kapsamında değerlendirilmediği vurgulanıyor.
Yapılacak düzenlemeyle "Devletin güvenliği ile iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işleyenlerin üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacağının" altı çiziliyor.
Bunun gerekçesi ise, "casusluk faaliyetleriyle daha etkin mücadele edilmesinin" sağlanması.
Yine, "devletin iç veya dış siyasal yararına yönelik gerçekleştirilen ve suç teşkil eden fiillerin bu madde kapsamında ayrıca cezalandırılması" isteniyor.
Bu doğrultuda, "iktisadi, mali, askeri, milli savunma, kamu sağlığı, kamu güvenliği, kamu düzeni, teknolojik, kültürel, ulaştırma, haberleşme, siber alan, kritik altyapılar ve enerji" devletin iç veya dış siyasal yararları başlığında değerlendiriliyor.
Suçun oluşması için, "failin, yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda hareket etmesi gerekmektedir," deniliyor.
Söz konusu 'yabancı organizasyon' şu şekilde tanımlanıyor: "Türk hukukuna göre kurulmamış veya oluşturulmamış organizasyon olarak değerlendirilmektedir. Yabancı organizasyon, yabancı bir devlet tâbiiyetinde olabileceği gibi hiçbir devletin tâbiiyetinde de bulunmayabilir."
Suçun savaş sırasında işlenmesi halinde cezanın 8 yıldan 12 yıla çıkacağı, milli güvenlik kurumlarında çalışan bir personelin işlemesi durumunda cezanın bir kat artırılacağı yazılı.
Son olarak, ilgili suçlardan kovuşturma yapılmasının Adalet Bakanlığı'nın iznine bağlı olduğu belirtiliyor.
CHP'li Emir, "maddenin uygulamaya geçmesinin iktidarın eline her düşünen bilim insanı, gazeteci, siyasetçiye yönelik kullanılabilecek bir maymuncuk vermek" anlamına gelebileceğini söylemişti. Geri çekilen yasa teklifinin "cadı avına" dönüşebileceği uyarısında bulunmuştu.
Adalet Komisyonu'nda 13 örgütten oluşan Medya Dayanışma Grubu adına konuşan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı Yusuf Kanlı, söz konusu yasa teklifinin, Rusya'daki 'yabancı ajan' düzenlemesiyle aynı içerikte olduğunu düşünenlerden.
Kanlı, teklif geri çekilmeden önce Komisyon üyelerine şu şekilde seslenmişti: "Bugün Rusya kendi halkını bilgilendiren gazetecilere casus demekle yetinmedi, onları hapsederek cezalandırdı. Şimdi Türkiye'de de aynı şey mi olacak?"
Rusya'da, 2012'de, "siyasi faaliyet yürüten sivil toplum örgütlerinin Rusya dışından destek alması halinde 'yabancı ajan' olarak kayıt altına alınacağını öngören yasal düzenleme" onaylanmıştı.
Rusya merkezli OVD Info'nun verilerine göre, 2012-2024 yıllarında, 855 kuruluş ve kişi yabancı ajan olarak nitelendirildi.
"Yabancı ajan" olarak tanımlanan kişi veya kuruluş, faaliyetlerinde yabancı finansman aldıklarını açıklamak zorunda.
Yine bu kişi ve kurumların faaliyetleri devletin düzenli denetimine tabi tutuluyor, finansal ve faaliyete ilişkin raporlar hazırlanıyor.
Ayrıca bazı durumlarda siyasi faaliyetlerde bulunmaları veya belirli türdeki toplumsal etkinliklerde yer almaları engelleniyor.
Rusya'dakine benzer şekilde 'etki ajanı' tasvirinin Macaristan ve Gürcistan'da da olduğu biliniyor.
Gürcistan örneğinde, medya kuruluşları ve STK'ların fonlarının en az yüzde 20'sini yurt dışından almaları halinde "yabancı ajan" olarak kayıt yaptırmalarını gerekiyor ve buna uymayanlara ağır para cezaları kesiliyor.
Gürcistan'ın yönetim yetkilileri "Şeffaflık Yasası" olarak adlandırdıkları yeni önlemin, iç siyaseti etkilemeye yönelik yabancı girişimleri engelleyeceğini iddia ediyor.
Ancak eleştirmenler bu yasanın ifade özgürlüğünü önemli ölçüde kısıtlayabileceği ve Gürcistan'ın AB üyeliği başvurusunu sabote edebileceği uyarısında bulunuyor.
Öte yandan, TBMM'deki görüşmede Uluslararası Af Örgütü Ankara Yöneticisi Hilal Döner de vardı.
Aynı zamanda, 17 Mayıs Derneği, Eşit Haklar için İzleme Derneği, Göç İzleme Derneği, Hak İnisiyatifi, Hakikat Adalet Hafıza Merkezi, İnsan Hakları Gündemi Derneği, İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi, Kaos GL, Kültür Sanat ve Edebiyat Derneği, Lambdaistanbul LGBTİ+ Dayanışma Derneği, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği, Özgürlük için Hukukçular Derneği, P24 Bağımsız Gazetecilik Derneği, Rosa Kadın Derneği, Sosyal Politika, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği, Şiddetsizlik Eğitim ve Araştırma Derneği, Türkiye İnsan Hakları Davalarına Destek Projesi, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi, Üniversiteli Queer Araştırmaları ve LGBTİ+ Dayanışma Derneği, Yaşam Bellek Özgürlük İnisiyatifi gibi kuruluşlar adına konuştuğunu belirten Döner, teklifin reddedilmesi çağrısında bulundu.
Döner, söz konusu teklifin, "toplum örgütlerinin faaliyetlerinin hedef alınabileceği, aşırı geniş ve belirsiz suç tanımları" getirdiğini ve "suistimale" açık olabileceğini söyledi.
Today