Suriye'deki TSK üssünde görevlendirilen sivil doktor: 15 günlük doktorken Tel Abyad'a gönderildim
Suriyeli bir doktor olan Dr. Monzer Yazji, Mayıs 2022'de BBC'ye verdiği mülakatta, "Bir savaş alanına gitmemişseniz, asla böyle yaralar görmezsiniz. O nedenle özel bir yaklaşımınız olmalı, tıp fakültelerinde öğretilen geleneksel yaklaşım değil," ifadeleriyle "harp cerrahisinin" önemini ortaya koymuştu.
Türkiye'de son yıllarda birçok yeni tıp fakültesi mezunu doktor, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne (TSK) bağlı askeri üslerin bulunduğu kuzey Suriye ve kuzey Irak'ta görevlendiriliyor.
Bu görevlendirmeler ise Milli Savunma Bakanlığı (MSB) ile Sağlık Bakanlığı arasında yapılan bir protokole bağlı şekilde gerçekleşiyor.
MSB ile Sağlık Bakanlığı arasında 7 Şubat 2018'de imzalanan "Sağlık Bakanlığı Tarafından MSB'ye Bağlı Birimlere Sunulacak Sağlık Hizmetleri Hakkında Usül ve Esasların Yürürlüğe Konulmasına Dair Protokol'ün" 6. maddesinde "Milli Savunma Bakanlığının ihtiyaç bildireceği kadrolara Sağlık Bakanlığınca görevlendirme yapılır" deniyor.
Yine aynı protokolün 13. maddesinde TSK'nın savaşta ihtiyaç duyacağı sağlık hizmet desteğine ilişkin olarak, "Söz konusu ihtiyaçlara ilişkin olarak Milli Savunma Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı arasında barış döneminde protokoller yapılır ve seferberlik/savaş halinde Sağlık Bakanlığı tarafından uygulanır" ifadeleri yer alıyor.
Ancak bu protokolün var olmasının bir sebebi de, Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nin (GATA) boşluğunun doldurulamaması.
15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin hemen 15 gün ardından 31 Temmuz 2016'da tarihli Resmi Gazete'deki Kanun Hükmünde Kararname (KHK) kapsamında, GATA yükseköğretim birimleri Sağlık Bilimleri Üniversitesi'ne, GATA'ya bağlı hastaneler ve asker hastaneleri ise Sağlık Bakanlığına devredildi.
2022-2023 yılında 'askeri sağlık hizmetlerinden' 1 mezun
Bu karar GATA ve asker hastanelerinin "sivilleştirilmesi" amacıyla alınmıştı. Ancak "harp cerrahisi" gibi özellikli askeri sağlık hizmetleri konusunda gelişmiş olan GATA'nın Sağlık Bilimleri Üniversitesi'ne devredilmesiyle "askeri sağlık hizmetleri" mezunu neredeyse kalmadı.
Yükseköğretim Bilgi Yönetim Sistemi'ndeki 'yükseköğretim kurumlarındaki birimlerin mezun sayılarına' göre 2022-2023 öğretim yılında Sağlık Bilimleri Üniversitesi'ne bağlı Sağlık Bilimleri Enstitüsü'ndeki "askeri sağlık hizmetleri" biriminden sadece 1 öğrenci mezun oldu.
'Hayatımda hiç yetişkin bile bakmamışken, asker bakmaya gönderdiler'
Askeri hekim noksanlığının yaşanması nedeniyle mesleğe yeni başlayan ve ağırlıklı olarak hastanelerin acil birimlerinde çalışan sivil doktorlar, iki bakanlık arasındaki protokole istinaden sınır ötesindeki TSK üslerine görevlendiriliyor.
Bu protokol çerçevesinde görevlendirilen kişilerden biri de Dr. Tuncay Demirel.
Gerçek isminin paylaşılmasını istemediği için "Tuncay Demirel" müstearıyla Euronews Türkçe'ye konuşan hekim, 2023 yılında mesleğe başlamasının henüz 15. günündeyken Suriye'ye gönderilen bir çocuk doktoru.
Türkiye'nin güneydoğu illerinden birinde yaşayan ve mesleğini orada ifa eden 27 yaşındaki Dr. Demirel, çalıştığı hastanenin "çocuk acil" biriminde görev yapıyor.
Şu anda pratisyen doktor olarak çalışan Demirel, sınır ötesi görevlendirmenin geldiği zamana ilişkin olarak "Hayatımda hiç yetişkin [hasta] bile bakmamışken, asker bakmaya gönderdiler" diyerek sözlerine başladı.
Demirel, Suriye'nin kuzeyindeki her TSK üssü için bir doktorun 1 veya en fazla 2 aylığına görevlendirildiğini söyledi.
Sınır illerinden şehir bazlı görevlendirmeyle giden doktorlar 1 ay, batıdan ve sınır illerden olmayan bölgelerden ise "isme görevlendirme" yapılmasıyla gönderilen doktorlar iki ay boyunca geçici görev yapıyorlar.
Kuzey Suriye'de ortalama 50-60 arasında TSK üssünün olduğunu dile getiren Demirel, her ay en az 50 doktorun görevlendirildiğini tahmin ediyor.
Sağlık Bakanlığı, Euronews Türkçe'nin Türkiye'nin hangi bölgelerinden kaç doktorun şu ana kadar görevlendirme aldığına dair talep ettiği bilgileri paylaşmazken, sınır ötesi görevlendirmelere dair soruları yanıtsız bıraktı.
Demirel'in Suriye'nin kuzeyine dair aktardığı tahmini rakamlar ile Irak'ın kuzeyinde görevlendirilen doktorlar da göz önüne alındığında yılda en az 600 doktorun sınır ötesi görevlendirmeye gittiği tahmin ediliyor.
"Hiç yetişkin tecrübem yok. Suriye'ye gittiğimde yaşadığım en büyük zorluklardan biri de buydu" ifadelerini dile getiren Demirel, “Suriye’ye gideceğimi sadece üç gün öncesinden öğrendim. Güvenlik soruşturması nedeniyle atamam gecikmişti. Geri döndüğümde benim yokluğumda kura çekildiğini ve 1 Kasım’da Suriye’ye gitmem gerektiğini öğrendim” dedi.
İlk görevlendirmelerin nasıl gerçekleştiğini anlatan Demirel, sınır illerindeki hastanelerden ayda 4 ila 6 doktora kurayla görevlendirme yapıldığını, batıdaki veya Güneydoğu Anadolu bölgesi dışındaki şehirlerden olan doktorlara ise "isme görevlendirme" yapıldığını belirtti.
'Şöyle bir hasta geldi, ben ne yapmalıyım?'
Henüz 15 günlük doktorken böyle bir görevlendirmede en büyük sıkıntısının tecrübesizlik olduğunu dile getiriyor Demirel.
"Ben oraya gittiğimde sadece çocuk hasta bakmıştım. Ve sadece 15 gün bakmıştım. Yani benim çocuk hasta tecrübem bile yeterince iyi değilken Suriye'ye gönderildim. Savaş bölgesindeydim ve tedirgindim."
Tecrübesizliğinin kendisinde yarattığı tedirginlikten bahseden Demirel, Suriye'deyken gelen hasta askerler için birçok kez başka doktorları aradığını söylüyor.
"Benim ablam da doktor. Tanıdığım birçok doktor vardı. Orada birçok kez 'Şöyle bir hasta geldi, ben ne yapmalıyım?' diye aradım başka doktorları. Çünkü kafa travmaları, göğüs ağrıları geliyor vesaire... Zaten yeterince malzeme de yoktu elimde."
Hasta askerleri sevk ettiği için rütbeli askerler tarafından mobbinge uğradığını da değinen Demirel, "Az önce bahsettiğim durumlardan dolayı sürekli hastaneye sevk yazmak zorunda kalıyordum. Birilerini sevk ettiğimde oradaki astsubaylardan, yüzbaşılardan mobbing yiyordum. İşte 'Göndermeyelim, herkes de gönderilmez ki' diyorlardı," sözlerini dile getiriyor.
'Yarın sevk etsek olmaz mı?'
Demirel rütbeli askerler tarafından sevklerin sınırlandırılmasının sebebinin ise Akçakale Sınır Kapısı'ndan giriş-çıkışın haftada sadece belirlenmiş iki günde yapılmasından dolayı olduğunu anlatıyor.
Sevki yapılan asker giriş-çıkış günlerine denk gelemezse mecburen sınır ötesine hemen geri dönemiyor ve Türkiye'de beklemek zorunda kalıyor. Demirel, askerler hemen geri dönemediği için komutanların sevkleri tercih etmediğini belirtiyor.
Bu durumu ise görev yaparken yaşadığı kuduz vakası örneği ile anlatıyor Demirel.
"Askeri üsteki ambulansı 'çok acil' bir durumda kullanmak istiyorlardı. Bir askerin elini köpek ısırmıştı gece 23.00 sularında geldi ve hemen sevk etmek gerekiyordu. Komutan 'Yarın sevk etsek olmaz mı?' diyince hemen edilmesi gerektiğini söyledim. Savaş alanındayız, ambulansı acil durumlar için kullanmak istiyorlar biliyorum ama o da acildi. Ve o askerin tedavi süreci ile sınır kapısından geçiş günleri denk gelemediği için 10 gün boyunca karargaha geri dönemedi."
Görev yaptığı üste tahminen 500 kişiden sorumlu olduğunu anlatan Dr. Demirel ayrıca tecrübesizliğinden dolayı askerler tarafından suistimal edildiğini de şu ifadelerle anlatıyor:
"Askerler de sizi kullanmak istiyorlar. Siz bir iki kişiyi sevk ettiğinizde diğer günlerde sürekli göğüs ağrısı şikayeti geliyor. Çünkü onlar öğreniyorlar ki ben göğüs ağrısını ben sevk ediyorum. Baş çarpmasını sevk ediyorum. Bunun önüne geçemiyorduk bu sefer. 35-40 yaşında oradakilerin hepsi uzman çavuş oluyor genelde. 35-40 yaşında bir kalp hastalığı da olabilir, akciğer hastalığı da olabilir, kafa travmaları geliyordur. Bunların hepsini tabi sevk ediyordum ben. Tabi bunu yapınca da mobbing yiyordum."
Görevi yaptığı üste toplu zehirlenme vakası yaşandığını da belirten Demirel, mesleğinde ilk damar yolu açma işlemini de Suriye'de yaptığına vurgu yapıyor.
"Bir zehirlenme vakası yaşandı. Yemekten zehirlendi herkes. 40'dan fazla kişi ile birlikte ben de zehirlendim. İlk damar yolumu da orada açtım. 45 kişiye serum taktım."
Eski küflü mutfak, yeni revir
Görevinin başlarında ilk bir haftanın çok zorlu geçtiğini belirten Demirel, çalıştığı revirin eski ve sağlıksız bir mutfaktan dönüştürüldüğünü, temel sağlık malzemelerinde eksiklikler olduğunu ve ilaçların ise yarısından fazlasının son kullanma tarihinin geçmiş olduğunu belirtti.
Oradaki çalışma ve yaşam koşullarından bahseden Demirel, ikisini birbirinden bağımsız anlatamıyor, çünkü revirde hasta muayenesi yaptığı yatakta yatıp kalkıyordu.
“Bir köy kapatılmıştı tamamen. Revir dedikleri yer zaten derme çatma, duvarlarının yarısı küflü olan bir mutfaktı. Bana normalde konteyner gibi bir yer önerdiler. İşte iki tane beton bloğun arasında duvar örmüşler. Bir tane ranza var ama içeride ısıtıcı yok. Benim kalacağım yer ile revirin arası çok uzaktı. Ben revirde kalıyordum. Hasta geldiğinde yatağımı topluyordum. Orada hastaya müdahale ediyordum, yatağımı bir daha seriyordum."
7 gün 24 saat mesai
Dr. Tuncay Demirel, Suriye'de yaptığı görevde maddi olarak olarak hak kaybına uğradını da söylüyor.
1 aylık görevi boyunca mesai kavramının olmadığını dile getiren Demirel, 2023 Kasım döneminde kendisine oraya gittiklerinde maaşa ek olarak 30.000 TL vereceği söyleniyor.
Ancak Türkiye'de görev yaptığı hastaneden ayrılmasından dolayı aldığı "teşvik" adı verilen ek ödemenin yarı yarıya kesildiğini aktarıyor Demirel.
"Teşvik dediğimiz performansa dayalı veriliyor. Hastanede çalışmadığım için o dönemki 30.000 TL teşvik ödemesi 15.000 TL'ye düşürdüler. TSK da fazladan 30.000 TL vereceğini söyledi. Ben Suriye'den döndükten sonra TSK bana 20.000 TL yatırdı. Geri kalan 10.000 TL'yi ise 7 ay sonra yatırdılar."
Suriye'de mesai kavramının olmamasından dolayı fazla mesai ücreti almak için TSK'dan belge talep ettiğini anlatan Demirel, bunun daha önce yapıldığını duyduğunu öne sürerek kendisine de böyle bir belge hazırlanmasını talep ediyor.
Ancak fazla mesai için talep ettiği belgeyi TSK'nın kendisine vermediğini söyleyen Demirel, mesai kaynaklı yaşadığı hak kaybı için TSK'dan aradığını bulamıyor.
"Normalde Türkiye'de çalıştığımızda mesai saatimiz bellidir. Haftalık 176 veya 168 saattir. Ama orada mesai kavramı yok. 7/24 mesaideydim orada. Gece 03.00'te hasta geldiğinde de sabah 08.00'de de kalkıyordum ben. Revirin kapısını kilitlemiyorum neticede. Fazla mesai yaptığımızı gösteren bir belge istedim. 'Veremeyiz' dediler. Ama daha önce başka doktorlara verildiğini bildiğim için istemiştim."
İşin psikolojik boyutunun da bambaşka olduğunu söyleyen Demirel, "Her gün top sesleriyle uyanıyordum ben cam patlayacak mı bir şey düşecek mi bir şey olacak mı diye. Bu işin psikolojik boyutu zaten bambaşka bir konu. Kasım ayında sanırım bir nedenden dolayı sadece bizim üsten 35 tane bomba atıldı gün içinde. Ben gelmeden bir gün önce de bizim üste havan mermileri düşmüştü. Ben oradayken de havan attılar ama isabet ettiremediler" sözleriyle yaşadığı tedirginliği anlatıyor.
GATA kapandı, askeri hekimlerin yerini sivil doktorlar aldı
Gaziantep-Kilis Tabip Odası Başkanı Dr. Kazım Doğan Eroğulları ise Türkiye’de askeri hekim açığının giderek arttığını vurguladı.
2016’daki darbe girişimi sonrası Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nin (GATA) kapatılmasıyla ilgili olarak, "Gülhane’nin kapatılması askeri hekim açığı ortaya çıkardı. Sivil hekimler üzerinden sistemi götürmeye çalıştılar ama bunda da başarılı olunmadı," diye belirtiyor.
Eroğulları, sınır ötesinde görev yapan güvenlik güçlerinin bu açığı en yoğun şekilde hissettiğini belirtiyor.
Askeri hekimlerin harp cerrahisi ve harp sağlığı konusundaki eğitimlerine dikkat çeken Eroğulları sözlerine şöyle devam ediyor:
"Özellikle de sadece sınır ötesinde değil sınır içinde de gerçekten askeri hekim ihtiyacı var. Özellikle sınır dışında da harp koşulları belli sürekli bir savaş hali var. Dolayısıyla burada bu açığı en çok sınır dışındaki güvenlik güçleri ve sınır dışına görevlendiren genç meslektaşlarımız hissediyor. Askeri hekim yetiştiren okulların kapatılmaması gerekiyordu. Şu anda ciddi bir sıkıntı yaşanıyor."
GATA'nın akademik hafızasının silindiğini savunan Eroğulları, GATA'nın Sağlık Bilimleri Üniversitesi'ne aktarılmasının gerçeklikte bir karşılığının olmadığını savunuyor.
"GATA'nın kendine göre bir akademisi, eğitim anlayışı ve eğitim müfredatı vardı. Bunun Sağlık Bilimleri Üniversitesi üzerinden verilmesinin gerçeklikle bağı yok. Kimseyle konuşmadan, danışmadan kendi başlarına Ankara'dan oturup aldıkları kararlar maalesef."
Hem asker için hem doktor için sakıncalı
Askeri üs bölgelerine sivil doktorların görevlendirilmesinin iki yönlü sakıncalığı olduğunu söyleyen Eroğulları, bu durumun hem asker hem doktor açısından sakıncalı olduğunu değerlendirmesini yapıyor.
"Harp cerrahisi, birçok alanı ilgilendiren müdahale gerektirebilir. Dolayısıyla burada bir askeri hekimin bulunması, bu alanda eğitim almış olması çok kritik. İki taraf için de gerçekten iyi olmayan şartlar oluşmuş oluyor. Uluslararası anlaşmalarla sağlık personelinin ve sağlık tesislerinin dokunulmazlığı vardır her türlü savaşta. Bununla ilgili önlemlerin de alınması gerekiyor. Her yerden görünebilecek şekilde sağlık tesisi olduğunu bildiren araçların, yerlerin işaretlenmesi gerekiyor. Bununla ilgili de sıkıntıları olduğu bizim tarafımıza söyleniyor."
TTB atamaların yasal dayanağını Bakanlıklara sordu
Türk Tabipleri Birliği (TTB) 13 Kasım Çarşamba günü yayınladığı bir yazıyla Sağlık Bakanlığı ile Milli Savunma Bakanlığı'na askeri birliklere yapılan atamalar ve sınır ötesi görevlendirmelerin yasal dayanağını sordu.
Gönderilen Yazılarda, “Barışta ve savaşta Bakanlığın sağlık ve veteriner hizmetlerini yürütmek” görevinin Askeri Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nde olmasına rağmen bu atama ve görevlendirmelerin, Sağlık Bakanlığı tarafından kurumlararası atama hükümleri dışında yapıldığı dile getirildi.
Sağlık Bakanlığı tarafından devlet hizmeti yükümlülüğü kurasıyla sınırlı hizmet dönemi için atanan hekimlerin süre sonunda MSB kadrosunda oldukları gerekçesiyle açıktan atama kurasına katılmalarına izin verilmediği; atanan ve geçici görevlendirilen hekimlere ise TSK Personel Kanunu’nda belirlenen ödemelerin yapılmadığı yönünde şikayetlerin TTB’ye ulaştığı belirtilen yazılarda, bu tür atama ve görevlendirmelerle ilgili kadro, özlük ve mali haklar konusunda düzenlemelerin eksik olduğu vurgulandı.
Ayrıca bu işlemlerin yasal dayanaklarının ve atama durumundaki hekimlerin sahip oldukları hakların açıklanması talep edildi.
TTB gönderdiği yazılarda; tıp fakültesi müfredatında harp cerrahisi eğitiminin yer almadığına dikkat çekilerek, mesleğe yeni başlayan hekimlerin askeri birliklere atanması ve sınır ötesi askeri görevlere katılmasının, bu hekimlerin deneyim ve eğitimleriyle uyumlu olmadığı belirtildi.
Bu durumun hem hekimlerin hem de sağlık hizmetine ihtiyaç duyanların mağduriyetine yol açabileceği vurgulandı.