...

Logo Pasino du Havre - Casino-Hôtel - Spa
in partnership with
Logo Nextory

Danimarka’nın göç politikası, AB genelinde yeniden değerlendirme zemini hazırlıyor

• Jul 31, 2025, 8:34 AM
15 min de lecture
1

Göç konusu mevzu bahis olduğunda, Danimarka artık haklı çıktığını gizlemekte zorlanıyor.

Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen bu ayın başlarında Strazburg'daki Avrupa Parlamentosu'nda yaptığı konuşmada, "Yıllardır halk arasında ana akım olan görüşler artık biz siyasetçiler için de ana akım haline geldi," ifadelerini kullandı. Ardından tek kelimeyle duygusunu özetledi: "Nihayet."

Göç Bakanı Kaare Dybvad da benzer bir memnuniyet içinde. Euronews’e verdiği röportajda, "Üç yıl önce bu göreve başladığımda, bu görüşleri yalnızca Avusturya bakanı savunuyordu. Şimdi ise göç akışları üzerinde demokratik kontrol sağlanması gerektiği düşüncesi etrafında birleşen çok daha fazla ülke var," dedi.

Danimarka yıllarca Avrupa Birliği'nin göç politikasındaki yüz karası olarak görüldü. Ülke, 2015-2016 göç krizinin ardından, AB iltica çerçevesinden çıkma maddesinden güç alan bir kararla, gelenleri caydırmak ve yasal güvencelere erişimi engellemek için giderek daha kısıtlayıcı kurallar benimsemeye başladı.

Danimarka, 2019’da kabul ettiği "paradigma değişimi" yasasıyla, mültecilere verilen korumanın geçici olmasını esas hale getirdi. Politika, sığınmacıların iş gücü piyasasına entegrasyonunu ve sosyal yardımlara bağımlılığın azaltılmasını hedefliyordu. Kalıcı oturum hakkı ise ancak uzun süreli ve tam zamanlı istihdam gibi sıkı koşullarla mümkündü.

Yetkililer, koruma süresinin sınırlı tutulmasının, gerekçelerin geçerliliğini düzenli olarak değerlendirmeyi ve gerekirse sınır dışı işlemlerini kolaylaştırmayı amaçladığını belirtti.

Danimarka, Avrupa’da Suriye’nin bazı bölgelerini "güvenli" ilan eden ilk ülke oldu. Bu kararla yüzlerce Suriyelinin oturum izni iptal edildi ve uygulama uluslararası alanda geniş yankı uyandırdı.

Tartışma yaratan bir diğer adım ise 2021’de geldi. Danimarka, Ruanda ile bir mutabakat zaptı imzalayarak sığınmacıların başvurularının sonuçlanmasını bu Afrika ülkesinde beklemesini öngören bir model geliştirdi. Bu, bir AB üyesinin iltica başvurularını ülke dışına taşıma stratejisini açıkça benimsemesi açısından bir ilkti.

Avrupa Komisyonu, İngiltere ile Ruanda arasındaki benzer uygulamayı daha önce sert biçimde eleştirmişti. 2022’de bir Avrupa Komisyonu sözcüsü, "İltica başvurularının ülke dışında değerlendirilmesi, iltica prosedürlerine erişim ve uluslararası hukukla uyumlu koruma hakkı açısından ciddi sorular doğurur," açıklamasında bulunmuştu.

Danimarka, bir yıl sonra bu planı iptal etti; ancak "dış işlem" ilkesinden vazgeçmedi. Ulusal düzeyde değil, Avrupa genelinde uygulanabilecek bir sistem arayışına yöneldi.

'Kara koyun'du şimdi rehber

Danimarka’nın Avrupa düzeyinde göç politikalarına yön verme çabası, ilk etapta yankı bulmadı.

O dönemde Avrupa Birliği, sığınmacıların kabulü ve dağıtımına ilişkin ortak ve öngörülebilir kurallar oluşturmayı hedefleyen Yeni Göç ve İltica Paktı üzerinde yoğun müzakereler yürütüyordu.

Bu görüşmeler hem sert hem de çetin geçti; Kuzey ve Güney Avrupa arasındaki derin görüş ayrılıklarını bir kez daha gün yüzüne çıkardı. Zaman zaman, Yeni Göç ve İltica Paktı'nın tamamen başarısız olacağı yönündeki endişeler arttı.

Ancak sonunda, üye ülkeler, sınır aşan düzensiz göç gibi ortak sorunlarla mücadelede kolektif yasal çerçevenin gerekliliğini kabul etti. Pakt kapsamındaki beş bağlantılı yasa 14 Mayıs 2024’te kabul edildi. Sadece Polonya ve Macaristan ret oyu kullandı.

Bu an, Avrupa genelinde tarihi bir ilerleme olarak karşılandı.

Ancak Kopenhag için bu yeterli değildi. Oylamadan sadece iki gün sonra, Danimarka; Avusturya, Bulgaristan, Güney Kıbrıs, Çekya, Estonya, Finlandiya, Yunanistan, İtalya, Letonya, Litvanya, Malta, Hollanda, Polonya ve Romanya’nın da imzasını taşıyan bir mektubu kamuoyuyla paylaştı.

Toplam 15 ülkenin imzaladığı bu belge, sığınma prosedürlerinin üçüncü ülkelere taşınmasını açık biçimde savunuyordu. Mektupta ayrıca, “geri gönderilecek kişilerin, sınır dışı edilmeden önce geçici olarak yerleştirilebileceği bir ‘geri dönüş merkezi mekanizması’” kurulması önerildi.

Mektupta, özellikle İtalya’nın Arnavutluk’ta inşa etmeyi planladığı sığınmacı başvuru merkezlerine ayrı bir parantez açıldı. Bu merkezlerde, uluslararası sularda kurtarılan göçmenlerin başvurularının işlenmesi öngörülüyor.

Söz konusu girişim, Brüksel’in artık görmezden gelemeyeceği ölçekte bir kararlılık ve yön değişikliği mesajı niteliğindeydi. Böylece tartışmalar, Pakt’ın ötesine geçerek “yenilikçi çözümler” başlığı altına taşındı.

2015-2016 göç krizi Danimarka'nın politikasını değiştirdi.
2015-2016 göç krizi Danimarka'nın politikasını değiştirdi. Martin Lehmann /AP

Ekim ayında yürütülen yoğun lobi faaliyetleri en büyük karşılığını, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in sınır dışı merkezlerinin AB dışındaki topraklarda kurulması fikrine destek vermesiyle buldu.

Bu destek, Komisyon’un geleneksel yaklaşımından açıkça bir kopuş anlamına geliyordu.

Von der Leyen’in yeniden seçilmesinin hemen ardından, Komisyon, üye ülkelerin AB dışındaki devletlerle anlaşma yaparak iltica başvurusu reddedilen kişileri maddi teşvik karşılığında bu ülkelere göndermesini mümkün kılacak bir düzenleme taslağı sundu.

Tesadüfi bir şekilde, bu yasa tasarısı müzakerelere açıldığı sırada Danimarka, AB Konseyi'nin altı aylık dönem başkanlığını devraldı. Danimarka hükümeti, dosya üzerinde yıl sonuna kadar siyasi bir uzlaşma sağlama niyetini açıkça dile getirdi.

Üzerinde durulan bir diğer önemli konu ise, "güvenli üçüncü ülke" kavramının yeniden gözden geçirilmesi. Bu düzenleme, sığınmacıların Avrupa dışındaki ülkelere yönlendirilmesini kolaylaştırmayı hedefliyor.

Danimarka Dışişleri Bakanı Lars Lokke Rasmussen, bu ayın başlarında Aarhus kentinde gazetecilere yaptığı bilgilendirmede, "Göç gündemini ileri taşımak istiyoruz. Kaçak göçe karşı oldukça sert bir politika izlediğimiz ve bu konuda epey başarılı olduğumuz biliniyor," dedi.

Yasayı ileriye taşıma çabası

Kopenhag'ın başarı şansı oldukça yüksek görünüyor.

2024 tarihli mektuba destek veren 15 ülkelik grup zamanla genişledi ve bugün artık karar alma gücüne sahip bir çoğunluğu temsil ediyor. Almanya da yeni Başbakan Friedrich Merz göreve geldikten kısa bir süre sonra gruba katıldı. Merz, Danimarka’nın göç politikasını "gerçekten örnek alınası" olarak nitelendirdi.

Ancak sürecin bu kadar hızlı ilerlemesi, insani yardım kuruluşlarında ciddi endişe yarattı. Bu kuruluşlar, sığınma sürecinin dış kaynaklara devredilmesinin hem kamu kaynaklarını israf edeceğini hem de insan hakları ihlallerini artıracağını savunuyor.

Danimarka Mülteci Konseyi (DRC) Avrupa Direktörü Celine Mias, “Danimarka’nın göç kontrolü modeli, sığınmacıları caydırmaya yönelik olması nedeniyle adeta altın standart gibi sunuluyor ve örnek alınması teşvik ediliyor,” dedi.

Ancak Mias’a göre, Avrupa ülkelerinin giderek daha fazla caydırma politikalarına ve iltica süreçlerini dışsallaştırmaya yönelmesi, yalnızca etik açıdan tartışmalı değil, aynı zamanda geri göndermeme ilkesini sıklıkla ihlal ediyor ve uzun vadede etkisizliği de kanıtlanmış bir yol.

İtalya, Arnavutluk'ta göç merkezleri kurdu.
İtalya, Arnavutluk'ta göç merkezleri kurdu. AP Photo

Her durumda, sığınma süreçlerinin dış kaynaklara devredilmesi hâlâ büyük ölçüde soyut bir kavram olarak kalıyor.

Ne Danimarka, ne müttefikleri ne de Avrupa Komisyonu şu ana dek bu dış merkezlerin pratikte nasıl işleyeceğine dair somut bir detay paylaşmadı. Ne bir maliyet tahmini yapıldı, ne lojistik bir plan sunuldu, en önemlisi bu merkezlerin nerede kurulacağına dair herhangi bir yer önerildi.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in “ders çıkarılacak öncü bir model” olarak övdüğü İtalya-Arnavutluk protokolü, ilk başta duyurulan beş haneli sığınmacı hedefinin oldukça gerisinde kaldı.

Yaklaşık 74,2 milyon euroluk (yaklaşık 3,4 milyar TL) maliyetle kurulan merkezlerde şu anda yalnızca birkaç yüz sınır dışı edilme kararı verilmiş göçmen barınıyor.

Danimarkalı yetkililer, "geri dönüş merkezleri" projesine ilişkin henüz detaylı bir fizibilite çalışması yapılmadığını kabul ediyor.

Ancak AB dışındaki herhangi bir ülke ile yapılacak anlaşmanın, karşılıklı faydaya dayalı bir ortaklık modeliyle tasarlanması ve uluslararası hukuk ile temel insan haklarına uygun olması gerektiğinde ısrarcılar. Bu yüksek standartlar, potansiyel ev sahibi ülke seçimini daha da zorlaştırabilir.

Uygulamanın oldukça tartışmalı doğası göz önüne alındığında, bu sistemin “istekli ülkeler koalisyonu” tarafından yürütülmesi, ve Brüksel’in siyasi ve muhtemelen mali desteğiyle ilerletilmesi bekleniyor.

İlerici bir bakış açısı

Danimarka’nın göç politikasına yaklaşımı, alışılmışın dışında ideolojik bir boyut taşıyor.

Avrupa’da genellikle sağ hükümetlerin öncülük ettiği bu tür sert politikalar, Danimarka’da Sosyal Demokratlar tarafından kararlılıkla savunuluyor.

Parti, iklim eylemi, toplumsal cinsiyet eşitliği, LGBTQ hakları ve güçlü bir refah devleti gibi Avrupa solunun ortak değerlerini benimsiyor. Ancak göç politikası söz konusu olduğunda, bu ilerici çizgiden belirgin şekilde saparak sert bir duruş benimsiyor.

Bu duruş, sosyalist çevrelerde şaşkınlık yaratırken, muhafazakâr kesimlerden ise destek görüyor.

Bu tabuları yıkan siyasi karışım, Başbakan Mette Frederiksen’in lehine işlemiş durumda. Frederiksen, Avrupa’da son dönemde yaşanan sağa kayışa rağmen koltuğunu korumayı başaran üç sosyalist liderden biri. Diğer ikisi, sığınma prosedürlerinin üçüncü ülkelere taşınması modeline destek veren Malta Başbakanı Robert Abela ve bu modele karşı çıkan İspanya Başbakanı Pedro Sanchez.

Sanchez geçen yıl yaptığı açıklamada, "Göç olgusunu, gelecek seçimleri değil, gelecek nesilleri düşünerek ele almalıyız," diyerek Avrupa’nın demografik krizi ve ekonomik refahı için kapsayıcı bir yaklaşımın gerekli olduğunu savunmuştu.

Mette Frederiksen ve Pedro Sanchez göç politikası konusunda aynı fikirde değiller.
Mette Frederiksen ve Pedro Sanchez göç politikası konusunda aynı fikirde değiller. European Union, 2023.

Ancak Frederiksen ve bakanları kendi yöntemlerinin merkez sol siyasetçilerin iktidarda kalmaları ve ilerici inançlarına doğrudan tehdit oluşturan aşırı sağcı güçlerin ilerleyişine karşı koymaları için tek geçerli seçenek olduğuna inanıyor.

Danimarka'nın göçten sorumlu bakanı Kaare Dybvad, diğer sosyal demokrat partilerin de Kopenhag'ı örnek alarak bu sıcak gündemi yeniden şekillendirmeleri gerektiğine inanıyor.

Dybvad, "Göç genellikle seçmenler için bir yüktür. İşçi sınıfı toplulukları, insanları yerel topluluklara ve iş gücü piyasasına entegre etme görevinin en büyük kısmını üstlenmiştir. Bu nedenle, eğer düşük vasıflı, düşük ücretli insanları temsil eden bir partiyseniz, göç konusunda oldukça kısıtlayıcı olmalısınız," ifadelerini dile getirdi.

Bakan, Avrupa'nın fikir değiştirmesinin kendisini haklı çıkarıp çıkarmadığı sorusuna ise, "Bu konularda daha çok tartıştığımız için mutluyum," yanıtını verdi.


Today

Polonya'nın yeni Cumhurbaşkanı Karol Nawrocki'yi neler bekliyor?
• 10:29 AM
5 min
Uzmanlar, yeni Cumhurbaşkanı Karol Nawrocki ve Başbakan Donald Tusk arasındaki olası çatışmanın hem Polonya halkını hem de Polonya'nın yurt dışındaki algılanış biçimini olumsuz etkileyebileceğinden endişe ediyor.<div class="small-12 column text-center art
Read the article
Paris’te savaş anıtının aleviyle sigara yakan adam tutuklandı
• 8:54 AM
2 min
Sosyal medyada yayınlanan bir video, Paris'teki savaş anıtında sigara yakan bir adamın sakince uzaklaştığını gösteriyor.<div class="small-12 column text-center article__button"><a href="https://tr.euronews.com/2025/08/06/pariste-savas-anitinin-aleviyle-si
Read the article
Eski AB Büyükelçisi: İsrail tutumu nedeniyle AB'nin güvenilirliği risk altında
• 6:14 AM
9 min
AB'nin eski Filistin Büyükelçisi, Euronews'e yaptığı açıklamada, İsrail'in Gazze ve Batı Şeria'daki eylemlerine ilişkin uluslararası hukukun tutarsız bir şekilde uygulanmasının, AB'nin ticari bağlarını güçlendirmeyi hedeflediği Küresel Güney nezdinde Avru
Read the article
Bosna'da seçim kurulu, Bosnalı Sırp lider Milorad Dodik'i siyasi yasak kararı sonrası cumhurbaşkanlığı görevinden aldı
• 12:30 AM
10 min
Milorad Dodik, geçen cuma günü temyiz mahkemesinin altı yıllık siyaset yasağını onamasının ardından, seçim yasasına göre başkanlık görevini kaybetti. Ancak görevde kalmayı ve karara itiraz etmeyi planlıyor.<div class="small-12 column text-center article__
Read the article
Lübnan hükümeti orduyu Hizbullah'ın silahsızlandırılması için plan hazırlamakla görevlendirdi
• 12:06 AM
7 min
Lübnan Başbakanı Nevaf Selam, İran'a bağlı militan grup Hizbullah'ın silah bırakmasını sağlamak için ABD'nin artan baskısı altında.<div class="small-12 column text-center article__button"><a href="https://tr.euronews.com/2025/08/06/lubnan-hukumeti-orduyu-
Read the article