...

Logo Démo DS automobile
Logo Nextory

En büyük kirleticiler COP30’a katılmıyor, faturayı Avrupa'nın üstlenmesi bekleniyor

• 10 de nov. 2025, 14:58
6 min de lecture
1

Avrupalı liderler, gelişmekte olan ülkeler için iklim finansmanı ve azaltım politikalarını görüşmek üzere Brezilya’nın Belem kentinde toplanırken, dünyanın en büyük kirleticileri zirveye adımını bile atmayacak.

Küresel iklim eylemine yönelik ivme yavaşlarken, Avrupa Birliği (AB), gelişmekte olan ülkelere teknoloji ve finansman desteği sağlama çabasında neredeyse tek başına kaldı.

Avrupa açısından bu durum hassas bir denge gerektiriyor: hem iklim taahhütlerine sadık kalmak hem de içeride artan savunma ve güvenlik önceliklerine kaynak ayırmak zorunda. Buna karşın ABD, Çin ve Hindistan kaynaklarını sanayi kapasitesini güçlendirmeye ve iç gündemlerine yönlendiriyor.

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping zirveye katılmayacak, Pekin’i Başbakan Yardımcısı Ding Xuexiang temsil edecek. Hindistan Başbakanı Narendra Modi ise ülkesinin temsilini Brezilya Büyükelçisi Dinesh Bhatia’ya bıraktı.

Trump'ın ikinci dönemi ile birlikte Paris Anlaşması’ndan çekilen ABD ise COP30’u tamamen yok saydı ve zirveye hiçbir temsilci göndermedi.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ise COP30'u tamamen görmezden geldi ve Washington'dan hiçbir delege BM iklim zirvesine katılmadı.

Avrupa Komisyonu Ortak Araştırma Merkezi’nin 2024 verilerine göre, küresel emisyonların yüzde 29,2’si Çin’e, yüzde 11,1’i ABD’ye, yüzde 8,2’si Hindistan’a ait. AB üyesi 27 ülkeden gelen emisyon ise toplamın yalnızca yüzde 5,9’unu oluşturuyor.

Gelişmekte olan ülkelerden 'somut plan' çağrısı

COP30’da liderler, seller, sıcak hava dalgaları ve gıda güvenliği krizleriyle mücadele eden gelişmekte olan ülkelere daha fazla iklim finansmanı sağlanmasını tartışacak.

Ancak en büyük kirleticilerin zirveden çekilmesi, özellikle de Trump yönetimindeki ABD’nin yokluğu, Avrupa’yı küresel iklim eylemini finanse etme konusunda yalnız bırakıyor.

Avrupa Konseyi’ne göre, AB ve üye ülkeler 2024 yılında uluslararası kamu ve özel iklim finansmanı için 42,7 milyar euro katkıda bulundu.

Küresel Güney ülkeleri ise geçen yıl Bakü’deki COP29’da kararlaştırılan 300 milyar euroluk yıllık taahhüdü yetersiz buluyor ve zengin ülkelerden her yıl en az 1,3 trilyon dolar talep ediyor.

Afrika merkezli düşünce kuruluşu Power Shift Africa, X’te yaptığı açıklamada, “COP30’da gelişmekte olan ülkeler belirsiz vaatleri değil, somut bir plan görmek istiyor. Belem, en fazla sorumluluk taşıyanların en çok katkı sunduğu bir zirve olmalı,” dedi.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, COP30’un iklim değişikliğine karşı en kırılgan ülkeler için “sonuç veren bir zirve” olması gerektiğini belirterek, “AB olarak dünyadaki en büyük iklim finansmanı sağlayıcısı olmaya devam ediyoruz. Global Gateway girişimiyle yeşil dönüşüm yatırımlarını artıracağız,” dedi.

AB İklim Eylem Komiseri Wopke Hoekstra ise “Dünya net sıfır emisyon hedefi için birleşmeli. Avrupa, küresel emisyonların yalnızca yüzde 6’sından sorumlu. Gelişmiş ve üst-orta gelirli ülkeleri adil paylarını yapmaya çağırıyoruz,” ifadelerini kullandı.

El Segundo, Kaliforniya'daki Chevron rafinerisi, 3 Ekim 2025. /Jae C. Hong
El Segundo, Kaliforniya'daki Chevron rafinerisi, 3 Ekim 2025. /Jae C. Hong AP Photo

Hem aciliyet hem de şüphe havası

COP30, bir yandan aciliyetin, diğer yandan artan şüpheciliğin damga vurduğu bir dönemde başlıyor.

İklim bilimciler, küresel ısınmayı 1,5 derece sınırının altında tutmak için acil ve hızlı eylem gerektiğini vurgularken, eleştirmenler zirvenin somut bir değişim yaratmayacağını savunuyor.

Avusturyalı Avrupa Parlamentosu üyesi Roman Haider, “COP zirveleri artık Avrupa’nın vergi mükelleflerinden milyarlar toplayan, sonuçsuz bir küresel ATM’ye dönüştü,” dedi. “Brüksel’deki liderlerimiz yeşil bir intihar seferinde; Çin ve Hindistan ise kapalı kapılar ardında gülüyor.”

Buna karşın çevre örgütleri, Avrupa’nın iddialı ve adil bir küresel iklim paketi sunması gerektiğini savunuyor.

Climate Action Network Europe Direktörü Chiara Martinelli, AB’nin COP30’daki siyasi gücünün “sarsılmaz” olması gerektiğini vurguladı: “Avrupa, emisyon, finansman, adalet ve dayanışma açıklarını kapatmak için kararlılıkla çalışmalı. ABD geri kalsa bile çok taraflılık hâlâ adalet, istikrar ve güvenlik sağlayabilir.”