Erdoğan onur konuğu oldu: Şangay Zirvesi'nden ne çıkacak?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 31 Ağustos-1 Eylül 2025 tarihlerinde Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) 25’inci Devlet Başkanları Konseyi toplantısına “onur konuğu” olarak katılmak üzere pazar sabahı Çin’in Tianjin kentine vardı.
Ziyaret, Erdoğan’ın Çin’e 5 yıl aradan sonraki ilk seyahati.
Duyuru, İletişim Başkanı Burhanettin Duran tarafından Next Sosyal platformu üzerinden cuma günü yapıldı.
Erdoğan, zirvede genişletilmiş oturuma hitap ediyor; Çin Devlet Başkanı Xi Jinping başta olmak üzere katılımcı liderlerle ikili görüşmeler gerçekleştirmesi de bekleniyor.
Ziyaretin bağlamı ve Ankara’nın beklentileri
Bu yılki ŞİÖ zirvesi, Rusya-Ukrayna savaşında ateşkes arayışlarının belirsizliği ve ABD Başkanı Donald Trump’ın uyguladığı gümrük vergilerinin küresel ekonomi üzerindeki etkileri nedeniyle ayrı bir önem taşıyor.
Türkiye Milli Savunma Üniversitesi Harp Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Prof. Mehmet Özkan, TRT World'e yaptığı açıklamada, Türkiye’nin zirveye katılımının hedeflerini şöyle özetledi:
“Türkiye, ŞİÖ Zirvesi’ne katılarak varlığını hissettirmeyi, ikili ilişkileri güçlendirmeyi ve örgüt çerçevesinde çok taraflı angajmanı derinleştirmeyi amaçlıyor.”
Özkan, Ankara’nın ŞİÖ’yü tek bir ülkenin domine ettiği bir blok olarak görmediğini, aksine “Batı merkezli uluslararası düzene alternatif yükselen çok taraflı bir platform” olarak değerlendirdiğini vurguladı.
Uzman ayrıca, Türkiye’nin zirvede gayri-Batılı dış politika yönelimi gösterme niyetinin yanı sıra Gazze meselesini en azından kapalı oturumlarda gündeme getirebileceğini, Ukrayna konusundaki perspektifini paylaşabileceğini ve liderler düzeyinde ileride yapılacak diyalogların zeminini hazırlayabilecek yan görüşmeler yapabileceğini söyledi.
Türkiye-ŞİÖ ilişkileri: "Tek NATO ülkesi"
Türkiye, 2012’den bu yana ŞİÖ’nün diyalog ortağı ve bu statüyü alan tek NATO ülkesi.
2001’de Çin, Rusya ve Orta Asya ülkeleri tarafından kurulan ŞİÖ; bölgesel güvenlik, ekonomik işbirliği ve terörle mücadele başlıklarına odaklanıyor.
ŞİÖ, köklerini 1996’da “Şanghay Beşlisi” olarak bir araya gelen Çin, Kazakistan, Kırgızistan, Rusya ve Tacikistan’dan alıyor. Örgütün bugünkü tam üyeleri arasında Çin, Rusya, Hindistan, Pakistan, İran, Belarus, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan var.
Ankara, son dönemde örgütle bağlarını güçlendirdi; 2017’de ŞİÖ Enerji Kulübü’ne başkanlık etti ve özellikle Çin ve Rusya ile ticaret hacmini artırdı.
Erdoğan geçen yıl, Türkiye’nin örgütteki “gözlemci/diyalog ortağı” statüsünden çıkarak kalıcı üyeliğe geçme isteğini kamuoyuna açıklamıştı.
Özkan ise Ankara’nın Avrasya politikasını “bağlanmak ama bağımlı olmamak” şeklinde tarif ediyor:
“Türkiye hem Batı’nın, hem de Batı dışı dünyanın ve Küresel Güney’in parçasıyım diyor; tek bir güce bağımlılık istemiyor.”
Çin-Türkiye ilişkilerinde ivme
Zirve, Ankara-Pekin hattındaki olumlu seyrin de altını çiziyor.
Erdoğan ve Xi'nin zirvenin açılış gününde yaptığı ikili görüşmede ekonomik işbirliği değerlendirildi.
Söz konusu görüşmede Erdoğan, ikili ticaretin dengeli ve sürdürülebilir kılınması için yatırımlarla desteklenmesi gerektiğini, özellikle dijital teknolojiler, enerji, sağlık ve turizm alanlarının potansiyelinin büyük olduğunu, bu minvalde Çin firmalarının Türkiye'de yatırım yapmaları hususunda eşgüdümün artırılmasının fayda sağlayacağını ifade etti.
Çin ve Küreselleşme Merkezi (CCG) Başkanı, eski Devlet Konseyi Danışmanı Henry Huiyao Wang, Türkiye’nin Karadeniz tahıl koridoru ve Rusya-Ukrayna ile Ortadoğu başlıklarında üstlendiği arabulucu rollerin altını çizerek, Ankara-Pekin iş birliğinin küresel barışı sağlamlaştıracağını savundu.
TRT World'e konuşan Wang, Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler reformu çağrılarının, Çin’in daha kapsayıcı bir küresel düzen vizyonuyla örtüştüğünü söyledi:
“Küresel Güney’in daha güçlü bir sesi olmalı; mevcut yapı yükselen ekonomilerin etkisini daha iyi yansıtmalı.”
Türkiye'nin köprü rolü
ŞİÖ’nün 25’inci yılı kutlanırken, Türkiye’nin NATO üyesi ve aynı zamanda Avrasya girişimiyle ilişkili bir ülke olarak ikili ve çok taraflı hatlarda kuracağı temaslar, Doğu-Batı arasında köprü rolünü pekiştirme iddiasını öne çıkarıyor.
Ankara, Batı ile bağlarını korurken Avrasya ve Küresel Güney ile de ilişkilerini derinleştirmeyi hedefliyor.
Tianjin’deki temasların, Türkiye-Çin ilişkilerinde ivmeyi artırması ve bölgesel denklemde Ankara’nın esnek dış politika yaklaşımını görünür kılması bekleniyor.
Hindistan-Çin ilişkilerinde “reset” olur mu?
Zirvenin bir diğer önemli çıktısı da Hindistan ve Çin'in gerilimli ilişkileri.
Hindistan Başbakanı Narendra Modi ile Xi Jinping arasındaki olası temasın tonu, kullanılacak dil ve ortak bildiri metnindeki ifadeler dikkatle takip edilecek.
İki lider, zirvenin açılışından önce yaptıkları önemli görüşmede sınır farklılıklarını çözme ve iş birliğini güçlendirme sözü verdi.
2020’deki Galvan Vadisi çatışması sonrası gerilen ilişkilerde; Demçok ve Depsang bölgelerinde kademeli geri çekilme, Hindistan’ın Çin vatandaşlarına vize vermeyi sürdürmesi ve iki ülke arasında doğrudan uçuşların canlandırılmasının görüşüldüğü bir süreç öne çıkıyor.
Çin cephesinde, Kuşak ve Yol Girişimi'nin teşviki bekleniyor. Ancak Hindistan, bu girişime güvenlik gerekçeleriyle itirazlarını sürdürüyor. Hindistan, Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru (INSTC) ve Çabahar Limanı gibi alternatif hatlara destek veriyor.
Rusya’nın rolü ve Batı yaptırımları
Batı yaptırımları altındaki Moskova, ŞİÖ çerçevesinde alternatif ödeme mekanizmalarını ve enerji anlaşmalarını gündeme getirebilir.
Bir yandan da zirve, bazı gözlemcilere göre giderek bir “Putin-Xi vitrini” haline geliyor. Zira analistlere göre zirvenin asıl önemi, liderlerin ikili görüşmelerinde yoğunlaşıyor. Putin pazar günü zirveye katılmak üzere kente geldi.
Trump yönetimi son dönemde Moskova’ya yönelik eleştirilerini artırırken, Pekin’e de Rus petrol ithalatını azaltması yönünde baskı yapıyor. Trump yakın zamanda Çin'e ikincil vergi koyma tehdidinde bulundu. Öte yandan ABD-Çin arasında vergi ateşkesine ilişkin Cenevre’de bu ay yapılan görüşmelerde 90 günlük erteleme kararı alınmıştı. Trump, yıl bitmeden Xi ile anlaşmaya “çok yakın” olduğunu söylüyor.
Genişleme tartışmaları
ŞİÖ’nün tam üye sayısı, İran’ın 2023’te, Belarus’un 2024’te katılımıyla 10’a çıktı. Diyalog ve gözlemci statüsünde 16 ülke (Kamboçya, Mısır, Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn, Katar, Kuveyt ve Türkiye dâhil) bulunuyor. Ermenistan ve Azerbaycan’ın olası üyeliklerinin gündeme gelip gelmeyeceği ve Hindistan’ın tavrı merak konusu.
Glasgow Üniversitesi’nden Prof. Luca Anceschi, Firstpost'a yaptığı açıklamada, ŞİÖ’nün güvenlik odaklı bir platformdan ekonomik ve askerİ iş birliğine uzanan bir çerçeveye evrildiğini, Çin ve Rusya’nın Orta Asya’da rekabetten çok işbirliği yaptığını söylüyor. Bazı uzmanlar, bölgede otoriter yönetimlere uygun değer setlerinin de güçlendiğini belirtiyor.
Bangalore merkezli Takshashila Enstitüsü’nden Manoj Kewalramani ise örgütün hâlâ “kimlik arayışı” içinde olduğunu düşünüyor.
Ona göre ŞİÖ’nün şekillenen kimliği, “bölünmez güvenlik” (birinin güvenliğinin diğerininkini zedelememesi) ilkesi etrafında ilerlerken, bu yaklaşım NATO’nun blok temelli kolektif güvenliği ile tezat oluşturuyor ve ABD’ye “büyük güçlerin çıkarlarına en azından kendi bölgelerinde saygı duyulmalı” mesajı veriyor.
Yesterday