BM'nin Hamas'ın cinsel suçlarını tanımasının ardından bir sonraki adım yargılama olmalı

Birleşmiş Milletler, kısa süre önce Hamas’ın 7 Ekim’de ve sonrasında işlediği cinsel suçları resmen tanıdı. Hamas, çatışmalarda sistematik tecavüz ve cinsel şiddetten sorumlu silahlı grupların BM kara listesine alındı.
Bu tanıma yalnızca diplomatik bir başarı değil; aynı zamanda bu vahşetleri inkâr etmeye, küçümsemeye ya da örtbas etmeye çalışan herkese doğrudan bir ret niteliğinde. Artık hiçbir şüphe yok: Tecavüz ve cinsel işkence, Hamas’ın terör kampanyasının merkezinde yer aldı ve hâlâ da yer alıyor.
Bu alana en başından giren kadınlar olarak, bu noktaya ulaşmanın ne kadar zor olduğunu biliyoruz. Mağdurlar İsrailli kadınlar olduğunda sessizlik ve inkâr korkunç boyutlardaydı. Kadın düşmanlığı, antisemitizm ve siyaset, bir kez daha kadınları kenara itti; hem de en çok savunmaları gerekenler tarafından.
Bu dönüm noktası, İsrail Dışişleri Bakanlığı, Ulusal Güvenlik Konseyi ve İsrail’in BM misyonunun öncülüğünde, BM’in Çatışmalarda Cinsel Şiddet Özel Temsilcisi ile aylar süren titiz çalışmaların bir sonucu.
Ayrıca İsrail’in First Lady’si Michal Herzog, İsrail’de ve yurt dışında feminist liderler ve dünya genelindeki kadın örgütlerinin yorulmak bilmez mücadelesiyle güçlendirildi. Bu, tüm engellere rağmen kolektif bir başarı.
Cezai sorumluluk olmadan, bu sembolik bir jest olarak kalır
Ancak tanınma, iyileşme ve adalet için ne kadar hayati olsa da, durmamız gereken yer olamaz. Her BM belgesi ve diplomatik ifadenin ardında tecavüze uğramış bir kadın, işkence görmüş bir erkek, yok edilmiş bir aile vardır. Her kabul, onuru hayal edilemeyecek şekilde paramparça edilmiş bir mağdurun susturulmuş sesini taşır.
Aylarca bu suçlara tanıklık edenler olarak, onların acısını içimizde taşıyoruz. Attığımız her adımda yanımızdalar; bize bu suçların tarihin bir dipnotuna indirgenemeyeceğini hatırlatıyorlar.
Bu tanınma, birçok açıdan yalnızca bir başlangıcın sonudur. Bir sonraki adım – en zor olanı – bu suçlardan en çok acı çekenler için yargılama ve tazminat olmalı.
Artık yalnızca sahada şiddeti uygulayanların değil, bu saldırıları planlayan, teşvik eden, finanse eden ve utanç verici bir zafer gibi kutlayanların da hesap vermesi gerekiyor.
Eğer cezai sorumluluk yoluna gidilmezse, Birleşmiş Milletler’in bu tanıması sadece sembolik bir jest olarak kalacak. Elbette yargı süreci kolay olmayacak. Ama yine de bu karar, mağdurların sesinin susturulamayacağını, yaşadıkları acının tarihe gömülmeyeceğini gösteren umut verici bir adım.
Bu sadece İsrail’in meselesi değil. Bosna’da, Ruanda’da ya da Ezidilere yönelik soykırımda gördüğümüz gibi, cinsel şiddet terörün en acımasız silahlarından biri.
O yüzden uluslararası toplumun da harekete geçmesi şart. Bu yük yalnızca İsrail’in omuzlarında olamaz. Hamas liderlerini ve onlara destek verenleri adalet önüne çıkarmak için, yerel ve uluslararası savcıların birlikte çalışacağı özel mekanizmalara ihtiyaç var.
Söz değil, eylem zamanı
Bu, insanlık için bir sınav. Eğer dünya bir kez daha başarısız olursa, terör örgütlerine verilecek mesaj çok net olacak: Tecavüz işe yarıyor.
Biz tam da bu an için çalıştık: Tanımanın ertesi günü, mücadelenin adalet sahasına taşındığı gün için. BM’nin kararı, bu anlamda kritik bir dönüm noktası.
Artık İsrail ve uluslararası toplum sözleriyle değil, eylemleriyle değerlendirilecek. Yargılama yapılıp yapılmadığına, İsrail, Almanya, ABD, İngiltere, Fransa ve daha birçok ülkede ortak bir hesap verebilirlik mekanizmasının kurulup kurulmadığına bakılacak.
7 Ekim saldırılarında mağdurların çoğu, farklı ülkelerden gelen sivillerdi. Bu yüzden sorumluluk da ortak. Hamas’ın liderliği yalnızca Gazze’de ya da İsrail hapishanelerinde değil; Doha’da ve başka başkentlerde de oturuyor. Onların cezasız kalmasına izin verilmemeli.
Dünya artık yaşananları tanıdı. Bundan sonrası, mağdurların seslerinin yol göstermesiyle mümkün olacak. Kadınların hayatlarının gerçekten değerli olduğu bir dünya için mücadele etmek zorundayız. Onların sesi, çektikleri acının boşa gitmemesi ve cesaretlerinin her yerde kadınlar için daha güvenli bir gelecek inşa etmesi için rehberimiz olmalı.
Dr. Cochav Elkayam-Levy, Hamas’ın 7 Ekim’de kadın ve çocuklara karşı işlediği suçları araştıran Sivil Komisyon’un kurucusu ve başkanı. Reichman Üniversitesi’nde ders veriyor, Hartmann Enstitüsü’nde kıdemli araştırmacı olarak görev yapıyor. 2024 yılında İsrail Dayanışma Ödülü’ne layık görüldü.
Today