2025’te İstanbul’un en iyi sergileri: Şehrin sanatı yeniden tanımladığı yıl
2025 yılı, İstanbul’un kültür sanat sahnesi için yoğun ve üretken bir döneme işaret ediyor. Şehrin köklü kurumları, yeni mekânları ve bağımsız inisiyatifleri yıl boyunca farklı disiplinlerden sanatçıları bir araya getirerek güçlü bir sergi takvimi oluşturdu. Sinemadan edebiyata, belleğe, doğaya ve toplumsal meselelere uzanan bu seçkide her sergi, çağdaş sanatın güncel tartışmalarına kendi dilinden katkı sundu.
2025 yılında açılan önemli 11 sergiyi toparladık.
'James Cameron Sanatı'
İstanbul Sinema Müzesi, Kültür Yolu Festivali kapsamında “James Cameron Sanatı” sergisine ev sahipliği yapıyor. 27 Eylül’de açılan sergi, “Titanik”, “Terminatör”, “Aliens” ve “Avatar” gibi kült filmlerin yaratım sürecine ışık tutuyor. Cameron’un özel arşivinden seçilen 300’den fazla orijinal eser — çizimler, sahne objeleri, kostümler ve teknolojik prototipler — ilk kez İstanbul’da izleyiciyle buluştu.
Avatar Alliance Foundation iş birliğiyle hazırlanan sergi, beş ana tema etrafında kurgulanmış bir yolculuk sunarak yönetmenin 60 yılı aşan yaratıcı serüvenini gözler önüne seriyor. Küratörlüğünü Kim Butts’un üstlendiği proje, sinemanın yalnızca bir eğlence biçimi değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel bir anlatı aracı olduğuna dikkat çekiyor.
Sergi 28 Şubat'a kadar açık olacak.
'Hikâye İstanbul'da geçiyor'
Meşher, 23 Ocak’ta kapılarını açan “Hikâye İstanbul’da Geçiyor” sergisiyle Batı edebiyatında kurgusal İstanbul temsillerine odaklandı. 16. yüzyıldan günümüze uzanan seçki, fantastik öykülerden casusluk romanlarına, grafik romanlardan bilimkurguya kadar farklı türlerde İstanbul’un edebiyata ve sanata ilhamını inceledi.
Küratörlüğünü Ebru Esra Satıcı ve Şeyda Çetin’in üstlendiği sergi, Ömer Koç Koleksiyonu’ndan yaklaşık 300 kitabın yanı sıra elyazmaları, ilk baskılar, gravürler, afişler ve film uyarlamalarını bir araya getirdi. Ziyaretçiler, “Candide”den “Don Juan”a, “Orlando”dan “Aziyade”ye, hatta “James Bond”a kadar Batı edebiyatının yolu İstanbul’dan geçen karakterlerle buluştu.
'Birlikte/Togaether'
Feminist sanatın öncülerinden Suzanne Lacy, kadınların toplumsal deneyimlerini merkezine alan video enstalasyon ve kolektif çalışmalarını Türkiye’de ilk kez kapsamlı biçimde Sakıp Sabancı Müzesi’nde sergiliyor.
Pera Müzesi'nde üç sergi
16 Eylül'den itibaren Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi, kuruluşunun 20. yılında sanatseverleri iki ilgi çekici sergiyle buluşturuyor.
'Ortak Duygular: British Council Koleksiyonu’ndan Yapıtlar, British Council Koleksiyonu’ndan seçilen 29 sanatçının yapıtlarını güncel ve spekülatif bir yaklaşımla ele alıyor. Küratörlüğünü Ulya Soley’in üstlendiği sergi, koleksiyonların yalnızca geçmişi muhafaza etmekle kalmayıp günümüzün toplumsal ve politik dinamikleriyle nasıl güçlü ilişkiler kurabileceğini araştırıyor. British Council Koleksiyonu, Türkiye’de ilk defa bu kadar kapsamlı bir seçkiyle ziyaretçilerle buluşuyor.
İsveçli sanatçı Asa Jungnelius’un Türkiye’deki ilk kişisel sergisi 'Toprak, Ateş, Su ve Havayla Yazılmış Bir Dize' ise cam ve taşın etkileşiminden yola çıkarak insan ile malzeme arasındaki ilişkiyi sorguluyor. Elif Kamışlı küratörlüğünde hazırlanan ve izleyiciyi varlık temelli bir deneyime davet eden sergide, sanatçının Şişecam’ın Denizli Cam fabrikasında, ustalarla birlikte ürettiği eserler de yer alıyor.
Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi, 20. kuruluş yılında Kanadalı sanatçı Marcel Dzama’yı Türkiye’deki ilk kişisel sergisi “Marcel Dzama: Ay Işığıyla Dans – Arkadaşı Raymond Pettibon’dan küçük bir yardımla” ile ağırladı. 17 Ağustos’a kadar açık kalan sergi, Dzama’nın görsel sanatlar, film ve heykel gibi farklı disiplinlerdeki üretimlerini bir araya getirerek izleyicileri sanatçının düşsel evrenine davet etti.
Küratörlüğünü Alistair Hicks’in üstlendiği sergi, Dzama’nın savaş, otorite, çevresel yıkım ve insan doğasının ikilikleri gibi temalara yaklaşımını gözler önüne serdi. Hicks, Dzama’nın yapıtlarını “bazen taşkın, bazen dokunaklı şiirler gibi — izleyiciyi baştan çıkarıcı bir imgelemle içine çeken çalışmalar” olarak tanımlıyor.
Pera Müzesi’nin 20. yıl kutlamalarına anlamlı bir katkı olarak konumlanan sergi, Dzama’nın ironik, melankolik ve politik alt tonlar taşıyan görsel dilini İstanbul izleyicisiyle buluşturarak güçlü bir etki bıraktı.
'Dönüşen Yeryüzü'
Borusan Contemporary, kültür-sanat sezonunu, endüstriyel manzaraları çarpıcı geniş formatlarda yorumlayan, çağımızın en önemli görsel tanıklarından Edward Burtynsky’nin Türkiye’deki ilk büyük kişisel sergisiyle açtı. 20 Eylül’de Perili Köşk’te ziyarete açılan bu sergide, Kanadalı sanatçının endüstriyel faaliyetlerin izini süren fotoğrafları, izleyiciyi insanlığın yeryüzünde bıraktığı izlerle yüzleşmeye davet ediyor.
'Üç Ayaklı Kedi' - İstanbul Bienali
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından, 2007-2036 Bienal Sponsoru Koç Holding’in desteğiyle düzenlenen 18. İstanbul Bienali, 23 Kasım'da günü sona erdi. 16 Eylül’de ön gösterim günleriyle başlayan bienal, 10 haftalık sürede 600 binden fazla ziyaretçiyi ağırladı.
Bienalin küratörlüğünü Christine Tohme üstlendi ve dünya genelinden 47 sanatçının eserleri, Beyoğlu–Karaköy hattında yürüme mesafesindeki sekiz farklı mekânda sergilendi. Bu düzenleme, ziyaretçilerin bienali tamamen yürüyerek deneyimlemelerini ve her mekânın tarihi ve mimari karakteriyle etkileşim kurmalarını sağladı.
Bienal kapsamında sergilenen Khalil Rabah’ın Red Navigapparate (2025) adlı eseri, bienal sona erdikten sonra Beyoğlu Belediyesi’nin ev sahipliğinde ve Koç Holding’in desteğiyle Eski Fransız Yetimhanesi Bahçesi’nde 31 Mayıs 2026’ya kadar sergilenmeye devam edecek.
'Ay, Güneş ve Ay'
Sanatçı Cem Güventürk’ün ikinci kişisel sergisi “Ay, Güneş ve Ay”, İBB Kültür ve İBB Miras’ın ev sahipliğinde Müze Gazhane’de sanatseverlerle buluştu. Küratörlüğünü Begüm Güney’in üstlendiği sergi, sanat tarihinin en kadim iki sorusunu — “Sanat nedir?” ve “Ben kimim?” — merkeze alarak insanın varoluşsal sancılarını, anlam arayışını ve içsel çatışmalarını ele aldı.
Tuval ve kâğıt üzerine çalışmaların yanı sıra beş heykelin de yer aldığı sergide Güventürk, gündelik hayatın sıradan anlarını felsefi bir derinlikle yeniden yorumladı. “Ay” ve “Güneş”in sembolizmiyle gece-gündüz, karanlık-aydınlık, bilinç ve gölge gibi zıtlıkları sorgulayan sanatçı, “…ve ay” ifadesiyle gizemi ve görünmeyeni işaret etti.
Albert Camus’nun “Sisifos Söylemi” ve “Yabancı” eserlerinden esinlenen Güventürk, insanın varoluşla mücadelesini umut dolu bir direniş olarak resmetti. Gerçekle hayalin iç içe geçtiği sergi, izleyicileri anlam, zaman ve varoluş üzerine kişisel bir yolculuğa davet etti.
'Kayıp Alfabe'
Ahmet Güneştekin’in “Kayıp Alfabe” adlı sergisi, 17 Ocak – 20 Temmuz 2025 tarihleri arasında Artİstanbul Feshane’de izleyiciyle buluştu. İBB Kültür ve İBB Miras iş birliğiyle düzenlenen sergi, sanatçının toplumsal hafıza, göç, kimlik ve hatırlama temalarını işlediği disiplinlerarası çalışmalarını bir araya getirdi.
Küratörlüğünü Christoph Tannert’in üstlendiği sergi, Güneştekin’in ses, görüntü, nesne ve mekân müdahalelerini bir arada kullanarak geçmişle bugün arasında kurduğu görsel ve duygusal köprüleri öne çıkardı. Hafıza ve göç nesnelerinden oluşan enstalasyonlar, taş ve metal heykeller, buluntu objelere yapılan müdahaleler, seramik ve kırkyama işleriyle sergi, kişisel ve toplumsal geçmişin izlerini çok katmanlı bir anlatıyla görünür kıldı.
“Kayıp Alfabe”, Güneştekin’in coğrafyası değişmiş ya da değişmeye zorlanmış insanların belleğine dair oluşturduğu güçlü görsel bir dil aracılığıyla, hatırlamanın hem bireysel hem de kolektif boyutlarını yeniden düşündürdü.
'Aklın Manzaraları'
İstanbul Modern, Burgan Bank sponsorluğunda mercek temelli medya sanatçısı Ali Kazma’nın “Aklın Manzaraları” adlı kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor. Küratörlüğünü Öykü Özsoy Sağnak ve Demet Yıldız Dinçer’in üstlendiği sergi, kitap, kütüphane ve yazı kültürünü merkeze alarak düşünsel üretimin izini sürüyor.
Sergide, Orhan Pamuk ve Alberto Manguel gibi iki önemli edebiyat figürü öne çıkıyor. Pamuk’un kişisel arşivinden derlenen “Mürekkep Evi” videosu, yazarın yaratım sürecine samimi bir bakış sunarken; Manguel’in “Alberto Lizbon’da” adlı eseri, kütüphanelerin hem fiziksel hem de kültürel anlamını sorguluyor. Ayrıca “Sumi” (2025), “Sentimental” (2022) ve 55. Venedik Bienali Türkiye Pavyonu’ndan “Hat” ile “Dövme” gibi yapıtlar da sergide yer alıyor.
Fotoğraf ve çok kanallı video yerleştirmeleriyle Kazma, yazının, hafızanın ve merakın farklı biçimlerini görünür kılıyor. “Aklın Manzaraları”, kitapların yalnızca okunacak değil, aynı zamanda düşünülecek ve hatırlanacak nesneler olduğunu hatırlatarak izleyiciyi bilgiyle kurulan ilişkinin doğası üzerine düşünmeye davet ediyor.
'90'lardan Beri Halıda'yız'
Garanti BBVA tarafından kurulan Salt’ın yeni sergisi “90’lardan Beri Halı’dayız”, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümü’ne bağlı Halı Atölyesi’nin sanat eğitimine ve kolektif üretim pratiğine odaklanıyor. 19 Eylül 2025–1 Mart 2026 tarihleri arasında Salt Beyoğlu’nda görülebilecek sergi, atölyenin yaratıcı muhalefet, dayanışma ve “beraber öğrenme” anlayışını merkezine alıyor.
Sergi, 1990’lardan itibaren Gülçin Aksoy’un öncülüğünde gelişen Halı Atölyesi’nin hem fiziksel hem de kavramsal mirasını inceliyor. Atölyeden geçmiş sanatçıların ortak üretimleri, kişisel işleri, arşiv belgeleri ve tanıklıklarıyla oluşturulan seçki, Türkiye’de sanat eğitiminin alternatif modellerine ışık tutuyor.
“Bir halıyı da dokuyabilirsiniz, bir fikri de” mottosuyla yola çıkan sergi, Halı Atölyesi’nin akademik hiyerarşilere ve bürokratik kalıplara karşı geliştirdiği özgür, kapsayıcı ve toplumsal temelli yaklaşımı kutluyor.
'Folia'
Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer M. Koç’un “büyülü bahçe” fikrinden ilhamla tasarlanan “Folia” sergisi, Selen Ansen ve Eda Berkmen küratörlüğünde 21 Eylül 2025 – 1 Mart 2026 tarihleri arasında Bağlarbaşı Abdülmecid Efendi Köşkü’nde ziyaretçilerini ağırlıyor.
Koç Holding’in himayesinde gerçekleştirilen sergi, Türkiye ve yurt dışındaki sanatçılar, koleksiyonerler ve kurumların katkılarıyla bir araya getirilen eserlerin yanı sıra bu bağlamda özel olarak üretilen yapıtları içeriyor. Latince _“folia”_sözcüğünün hem “yaprak” hem de “çılgınlık” anlamlarından yola çıkan sergi, doğa, hayal gücü ve dönüşüm kavramlarını iç içe geçiriyor.
Köşkün tarihî mimarisiyle diyalog kuran bu çok katmanlı sergi, ziyaretçileri gerçek ile hayalin, insan ile doğanın, büyüme ve çürümenin iç içe geçtiği bir bahçeye davet ediyor. Yüze yakın sanatçının üç yüzü aşkın eserini bir araya getiren “Folia”, Japonya’dan Güney Afrika’ya uzanan geniş bir coğrafyada doğa, zanaat, botanik ve popüler kültür arasındaki sınırları yeniden düşünmeye çağırıyor.
Today