İsrail, Al Jazeera ekibinin Gazze’de öldürülmesinin ardından geniş çapta kınandı

Doha merkezli medya kuruluşu Al Jazeera’nın muhabirleri Enes el-Şerif ve Muhammed Kreyke de dahil olmak üzere beş personel, pazartesi sabahı erken saatlerde İsrail’in hedefli saldırısında öldürüldü.
El-Şerif, birçok kişi tarafından “Gazze’nin sesi” olarak görülüyordu ve Gazze savaşını kapsamlı biçimde haber yapması nedeniyle Arap dünyasında büyük bir popülerlik kazanmıştı.
El-Şerif özellikle Gazze’nin kuzeyinde çalışıyordu. El-Şifa Hastanesi’ndeki baskınlardan İsrail’in kara operasyonlarına ve yardım ambargosuna kadar birçok olayı haberleştirdi.
İsrail, El-Şerif’i Hamas'ın "yöneticisi” olmakla suçladı ancak bu iddiayı destekleyecek bir kanıt sunmadı. Ölümünün ardından İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), El-Şerif’in gazeteci kılığında gizlendiğini iddia etti.
Al Jazeera, gazetecilerinin kasıtlı olarak hedef alınmasını sert şekilde kınadı ve bu saldırıyı “Gazze’nin ele geçirilmesi ve işgalinin önündeki sesleri susturmaya yönelik umutsuz bir girişim,” olarak nitelendirdi.
Kurum, El-Şerif’in Gazze’deki haberleri nedeniyle hedef alınan ve öldürülen ilk gazeteci olmadığını belirtti ve İsrail’i, çalışanlarının Hamas militanı olduğuna dair “somut kanıtlar” sunmaya çağırdı.
İsrail Savunma Kuvvetleri, El-Şerif’in Hamas ile bağlantılı olduğunu gösteren bir belge yayınladı. Ancak bu iddia sosyal medyada yoğun şekilde eleştirildi ve halk, İsrail yetkililerinden kesin kanıtlar istedi.
Almanya ve İngiltere'den kınama
Almanya ve İngiltere yetkilileri, İsrail’in gazetecileri hedef alıp öldürmesini kınadı.
Almanya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Josef Hinterseher, hükümetin bu ölümlerden büyük üzüntü duyduğunu belirterek İsrail’in birçok soruya yanıt vermesi gerektiğini vurguladı.
Hinterseher, İsrail’in gazetecinin korunan statüsünü neden hiçe saydığını ve saldırıda diğer gazetecilerin neden öldürüldüğünü neden açıklaması gerektiğini söyledi.
İngiltere Başbakanı Keir Starmer’in ofisinden yapılan açıklamada, Gazze’de basın mensuplarının defalarca hedef alınmasından “derin endişe duyulduğu”, gazetecilerin görevlerini yerine getirirken hedef alınmaması gerektiği belirtildi.
Avrupa Birliği
AB Eşitlik, Hazırlık ve Kriz Yönetimi Komiseri Hadja Lahbib de gazetecilerin öldürülmesi hakkında konuştu.
Sosyal medya paylaşımlarında Lahbib, Al Jazeera çalışanlarına yönelik saldırıdan ötürü “dehşete düştüğünü” belirtti.
“Basın özgürlüğüne doğrudan bir darbe. Ekim 2023’ten bu yana en az 186 gazeteci hayatını kaybetti. Halk korunmalı, gazetecilerin habere erişimi sağlanmalı ve basın her zaman güvence altında tutulmalı,” dedi.
Katar
Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdulrahman bin Jassim Al Thani, Al Jazeraa'da çalışan gazetecilerin öldürülmesini "İsrail’in suçları" olarak nitelendirdi.
Yaptığı açıklamada, İsrail’in “akıl almaz suçlar işlemeye devam ettiğini” söyledi ve uluslararası toplum ile hukuk sistemlerinin bu trajediyi durduramamasını eleştirdi.
Thani, gazeteciliğin suç olmadığının altını çizdi ve gazetecilerin kasıtlı hedef alınmasının savaş suçu olduğunu belirtti.
Uluslararası örgütler
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Ofisi (OHCHR), El-Şerif ve Al Jazeera ekibinin öldürülmesini kınayarak bunun “uluslararası hukukun ağır bir ihlali” olduğunu açıkladı.
OHCHR, “İsrail tüm sivillerin, gazeteciler de dahil olmak üzere, güvenliğini sağlamalı ve korumalıdır,” diyerek, Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de en az 242 Filistinli gazetecinin öldürüldüğünü hatırlattı.
“Gazze'ye acil, güvenli ve engelsiz erişimin sağlanması için çağrıda bulunuyoruz,” dedi.
New York merkezli Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) de saldırının ardından bir kınama yayınladı.
X'te yayınlanan kınamada, İsrail'in herhangi bir kanıt sunmadan Al Jazeraa ekibine düzenlediği ölümcül hava saldırısı eleştirildi.
Ayrıca El-Şerif’in Gazze’deki çalışmaları onurlandırıldı.
“Nadir yetenekte bir gazeteci”
Euronews, Al Jazeera’nın üst düzey bir yöneticisi ve El-Şerif’in eski meslektaşıyla görüştü. Bu kişi, açıklama yapma yetkisi olmadığı için isminin gizli kalmasını istedi.
Söz konusu kaynak, uluslararası toplumun ve medya kuruluşlarının İsrail’in suçlarına karşı cezasızlık ortamı sağlamaya devam etmesini “korkunç” buluyor.
“Bu olay dünya vicdanının olduğu kadar, gazetecilerin vicdanının da sınavıdır,” dedi.
“Bugün bazı uluslararası medya kuruluşlarının, El-Şerif’i vahşi bir rejimin öldürmesini görmezden gelmesi ve Hamas'la bağlantılı olduğuna dair İsrail'in kanıtsız anlatısını tekrarlaması çok üzücü.”
Ayrıca, İsrail tarafından gelen açıklamaların mantıklı olmadığını belirtti. El-Şerif’in işleri nedeniyle bazen günde 12 saatten fazla çalıştığını ve aynı anda “Hamas'a ait bir terör hücresini yönetmesinin neredeyse imkansız olduğunu" söyledi.
“Enes, iki yılı aşkın süredir neredeyse sürekli gazetecilerle birlikteydi, televizyona sık sık çıkıyordu, günde 10-15 kez canlı yayın bağlantısı yapıyordu ve bu süre boyunca başka gizli bir hayat sürmüyordu.”
“El-Şerif, yıllar önce Al Jazeera’ya Gazze’deki haberlerin doğruluğunu kontrol eden bir personel olarak katıldı ve bana, departmanıma büyük katkı sağladı.”
“Televizyon haberlerine geçtiğinden beri, aktardığı hiçbir bilginin doğruluğu sorgulanmadı. O, yaygın dezenformasyon çağında nadir bulunan bir gazeteciydi.”
Son olarak, "canlı yayında suç işleyen tarafın" anlatılarının, "gerçeği savunduğunu iddia edenler" tarafından benimsenmesini "rezalet" diye tanımladı.
Today