İngiltere'nin Türkiye ticaret elçisi KKTC ziyareti nedeniyle istifa etti

İşçi Partisi milletvekili ve İngiltere'nin Türkiye Ticaret Elçisi Afzal Khan, 8 Ağustos'ta Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne (KKTC) yaptığı ziyaret nedeniyle gelen eleştiriler üzerine istifa etti.
Khan gazetecilere yaptığı açıklamada KKTC'ye seyahat masraflarını kendisinin karşıladığını, ailesini ziyaret ettiğini ve bir üniversiteden fahri doktora unvanı aldığını söyledi. Ziyareti sırasında KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile de bir araya geldi. Bu durum Güney Kıbrıs hükümetinin yanı sıra İngiltere içinde de tepkilere neden oldu.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) hükümeti, Khan'ın ziyaretini "kesinlikle kınanabilir ve kabul edilemez" olarak nitelendirdi. İngiltere Dışişleri Bakanlığı geçen hafta yaptığı açıklamada Khan'ın cuma günü istifasını kabul etmeden önce ziyaretinin "kişisel bir sıfatla gerçekleştirildiğini" söyledi.
Güney Kıbrıs Dışişleri Bakanlığı'ndan cumartesi günü yapılan açıklamada Khan'ın istifası memnuniyetle karşılanarak, "bu özel zamanda daha da büyük önem taşıyan önemli bir gelişme" olarak nitelendirildi.
İngiltere Başbakanı Keir Starmer'a yazdığı mektupta Khan, "hükümetin bu ülke için mümkün olan en iyi ticaret anlaşmalarını sağlamak için yaptığı sıkı çalışmanın dikkatini dağıtmamak için şu anda görevden çekilmenin en iyisi olduğunu" düşündüğünü söyledi.
Resmi olarak sadece Türkiye'nin devlet olarak tanıdığı Kuzey Kıbrıs de facto statüde bir ülke.
Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve Güney Kıbrıs, adada iki devletli bir yapının kurulması fikrine sıcak bakmıyor. Bu doğrultuda son anlaşma girişimleri, 2017'de çökmüştü.
Ankara, 2017'deki görüşmelerde adadaki 35 bin
askerinin bir kısmını geri çekeceğini taahhüt edip, kalan askerlerin "barışın teminatı" olarak Kuzey Kıbrıs'ta kalacağını ve olası bir anlaşmanın, askeri müdahalede bulunma hakkının güvence altına alınması sonucu yapılacağını karşı tarafa iletti.
Güney Kıbrıs ise, "iki devletli çözüm" mutabakatının adadaki Türk askeri varlığına resmiyet kazandıracağını düşünüp kuzey ve güneyde iki ayrı devlet kurulmasına karşı çıkıyor.
Uluslararası toplum da adadaki çözümün Türk ve Rumları kapsayan federatif devlet modeliyle sağlanacağını düşünüyor.
Bu gerekçeyle KKTC ve GKRY'yi yeniden birleştirmeye yönelik görüşmeler devam ediyordu, ancak Temmuz ayında New York'ta iki taraf arasında gerçekleşen toplantılar temel anlaşmazlıkları çözemeden sonuçlandı.
Arka plan
Türkiye'de "Kıbrıs Barış Harekâtı," Yunanistan'da "Kıbrıs Türk İstilası" olarak bilinen ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin "Atilla Harekâtı" koduyla düzenlediği askeri operasyon, 20 Temmuz 1974'te, o dönemki CHP - Milli Selamet Partisi (MSP) koalisyonunun kurduğu 37'nci hükümette Başbakan olarak görev yapan Bülent Ecevit'in emriyle gerçekleşti.
Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Konseyi'nin (Council of Europe - CoE) "işgal" olarak tanımladığı harekâta gerekçe olarak Ankara, İngiltere, Türkiye ve Yunanistan'ın taraf olduğu Zürih ve Londra Antlaşmasını gösteriyordu.
"Garanti Antlaşması" olarak da bilinen metinde, Rum ve Türk toplumlarının birbirlerine baskı kuramayacağı, bu gibi durumlarda garantör devletlerin engellemede bulunabileceği belirtiliyor.
15 Temmuz 1974'te, Yunanistan'ın desteğiyle yapılan Kıbrıs Darbesi'nden hemen sonra harekâtın ilk ayağı, 14 Ağustos'ta da ikinci ayağı düzenlendi. Silahlar sustuğunda Lefkoşa'nın kuzeyi dahil adanın yüzde 37'si Türklerin kontrolündeydi.
Harekat sona erdiğinde Türk tarafının kaybı 3 bin 841, Rum ve Yunan tarafınınki de 16 bin dolaylarındaydı. Bu süreçte 270 sivilin öldüğü, 803'ünün kaybolduğu ve 1.000'in üzerinde insanın yaralandığı biliniyor.
Türk ve Rum toplumları arasındaki gerginliğin bir sonucu olan Kıbrıs Harekatı nedeniyle 140 bin ila 200 bin Rum, 42 bin ila 65 bin Türk zorunlu olarak adada yer değiştirdi.
Tarafların olası bir çözüme en yakın oldukları an, eski Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan'ın hazırladığı ve adını verdiği plandı.
2004 yılında müzakereye sunulan Annan Planı, adada iki toplumlu, iki bölgeli bir federasyon kurulmasını öngörüyordu.
Plana göre ada, iki kurucu devletten oluşan bir 'Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti' adı altında federatif bir yapıya kavuşacak, Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum tarafları kendi bölgelerinde geniş özerkliklere sahip olacak, merkezi hükümet, federal düzeyde sınırlı yetkilerle donatılacaktı.
Yine Kıbrıs Türk tarafı, kontrol ettiği toprakların bir kısmını Kıbrıs Rum tarafına devredecekti. Bu düzenlemelerle birlikte Türk tarafının kontrol ettiği alan, Ada'nın yüzde 36’sından yüzde 29,2’sine düşecekti. Bu sayede Rum göçmenlerin bazı bölgelere dönmesinin önü açılacaktı.
Ancak plan, Kıbrıslı Rumlar tarafından referandumda reddedildiği için hayata geçirilemedi.
Yesterday