Serbest gazeteci Dagga, Gazze'de İsrail saldırısında hayatını kaybetti

Fotoğraf ve videolarıyla, olağanüstü koşullarda yaşayan sıradan Filistinlilerin hayatlarını belgeledi: evlerinden edilen aileler, yardım kamyonlarının etrafında toplanan insanlar, cenazelerde yas tutanlar ve yaralı ya da yetersiz beslenen çocuklara müdahale eden doktorlar.
Savaş boyunca çoğunlukla Han Yunus’taki Nasır Hastanesi’nde çalışan Dagga, sağlık yetkilileri ve haber kuruluşlarının aktardığına göre, pazartesi günü burada beşi gazeteci olmak üzere 20 kişiyle birlikte İsrail saldırılarında öldürüldü.
“Gazze’den dünyaya haberleri ulaştırmak için inanılmaz derecede zor koşullarda çalıştı, özellikle savaşın çocuklar üzerindeki etkisini aktardı,” dedi AP Genel Yayın Yönetmeni ve Kıdemli Başkan Yardımcısı Julie Pace. “Ölümünden ötürü derin bir üzüntü duyuyoruz ve saldırıya ilişkin daha fazla netlik arıyoruz.”
İsrail-Hamas savaşı, medya çalışanları açısından en kanlı çatışmalardan biri oldu. Gazze’de 22 aylık çatışma boyunca en az 189 gazeteci öldürüldü. Karşılaştırmak gerekirse, Gazetecileri Koruma Komitesi’ne (CPJ) göre Rusya’nın Ukrayna’daki savaşında şu ana kadar 18 gazeteci hayatını kaybetti.
Nisan ayında Eye on Palestine adlı sosyal medya platformuna verdiği bir röportajda Dagga, uluslararası topluma Gazze’deki gazetecileri koruma ve savaşı sona erdirme çağrısında bulunmuştu.
Pazar günü paylaştığı son video mesajlarından birinde, “Gazze’de hiçbir yer güvenli değil,” demişti.
“Her yer tehlikeli, her yer hava saldırılarına hedef oluyor... Her evde bir hikaye var. Her evde bir tutuklu var. Her evde acı var.”
Han Yunus’ta doğan Dagga, Gazze’deki El Aksa Üniversitesi’nde gazetecilik eğitimi almış 2015'te mesleğe başlamıştı.
Geride, savaşın başında babasının yanına gitmek üzere Birleşik Arap Emirlikleri’ne taşınan 13 yaşında bir oğlu kaldı.
Çalışmadığı zamanlarda, oğluyla sık sık telefonda konuşuyordu. Oğlu, Han Yunus’a dönmek istediğini söylüyordu. Dagga vasiyetinde oğluna şu mesajı bırakmıştı: “Beni asla unutma. Annen seni mutlu, huzurlu ve rahat ettirmek için elinden gelen her şeyi yaptı.”
Pazartesi günü düzenlenen cenazesinde, yakınları ve meslektaşları gözyaşları içinde yüzünü okşadı. Beyaz kefene sarılı bedeninin yanına bir kırmızı çiçek bırakıldı.
Savaş öncesinde, kız kardeşi Nada Dagga’nın anlattığına göre, babasına böbreğini bağışlamıştı.
Evinden edilmiş ve savaş boyunca defalarca yer değiştirmek zorunda kalmıştı. Ancak çalışmayı hiç bırakmadı.
“Her zaman hazırdı,” dedi Beyrut merkezli AP muhabiri Sarah El Deeb. “Dagga, Nasır Hastanesi’nin yakınında kalarak savaşın acımasızlığını belgeleyebildi. Gazze halkı, doktorlar, çocuklar ve anneler üzerindeki etkisini sabırla ve yetenekle aktardı.”
Independent Arabia editörü Adhwan Alahmari, Dagga’yı en etik ve en adanmış muhabirlerden biri olarak nitelendirdi. Saldırıyı “uluslararası hukukun açık bir ihlali” diye tanımladı.
AP’nin Gazze’deki kıdemli prodüktörü Wafaa Shurafa, her gün Dagga ile birlikte çalışıyordu. Onu, her koşulda yardım eden, zorluklara rağmen şikayet etmeyen, her zaman güler yüzlü ve meslektaşları, dostları ve ailesi tarafından çok sevilen biri olarak tanımladı.
Shurafa, pazartesi günü hastaneye yapılan ilk saldırının ardından Dagga’dan bir çağrı aldığını ama açamadığını söyledi. Geri aradığında ise yanıt alamadı:
“İlk başta cevap vermeyince kaygılandım, çok endişelendim. Çekim yapıyor diye düşündüm ama asla öldüğünü hayal etmedim. Cevap vermedi… ve artık asla vermeyecek.”
Yesterday