Demirtaş'ın avukatı Karaman: Hükümetin 8 Ekim'e kadar AİHM kararına itiraz etmemesi anlamlı olur

Eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın avukatı Mahsuni Karaman, salı günü yaptığı bir açıklamayla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 8 Temmuz 2025’te verdiği son ihlal kararının 8 Ekim’de kesinleşebileceğini belirterek, hükümetin bu karara itiraz etmemesinin “hem hukuken hem de siyaseten anlamlı olacağını” söyledi.
Bu tarihin “sürecin turnusol kâğıdı” olacağını söyleyen Karaman, Demirtaş ile Kobani davasında tutuklu bulunan diğer siyasetçilerin serbest bırakılması gerektiğini savundu.
Mahsuni Karaman, AİHM’in 8 Temmuz 2025’te verdiği son ihlal kararının ardından yaptıkları tahliye başvurusunun Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedildiğini hatırlattı.
Selahattin Demirtaş 4 Kasım 2016’dan bu yana cezaevinde bulunuyor.
AİHM bugüne dek üç kez (2018, 2020 ve 2025’te) Demirtaş’ın tutukluluğunun hak ihlali olduğuna hükmetti.
Ancak bu kararların ardından yapılan tahliye başvuruları sonuçsuz kaldı.
Son olarak Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi, 8 Temmuz 2025 tarihli AİHM kararına dayanan başvuruyu, kararın kesinleşmediği ve Demirtaş’ın artık mahkûmiyet hükmü nedeniyle tutuklu olduğu gerekçesiyle reddetti.
Kritik tarih: 8 Ekim
Karaman, AİHM kararlarına tarafların üç ay içinde itiraz hakkı bulunduğunu hatırlattı. İtirazın ciddi bulunmaması halinde karar kesinleşiyor.
Karaman, “Hükümetin bu itiraz hakkını kullanmaması, hem hukukun gereği hem de süren çözüm sürecinin inandırıcılığı açısından anlamlı olacaktır,” dedi.
Buna göre Türkiye’nin itiraz etmemesi durumunda karar 8 Ekim 2025’te kesinleşmiş olacak.
Demirtaş’ın da yargılandığı Kobani davası 24 Eylül 2025’te istinaf incelemesine taşındı.
Karaman, AİHM kararının yalnızca Demirtaş için değil, Kobani davasında mahkumiyet alan diğer siyasetçiler için de bağlayıcı olduğunu belirterek, “Tahliyeler hem yasal zorunluluk hem de siyaseten doğru bir tutum olacaktır” diye konuştu.
Açıklamasında iç hukuk ve uluslararası hukuka vurgu yapan Karaman, “Sayın Demirtaş ve arkadaşlarının derhal serbest bırakılması gerekiyor. Aksi halde, Kobani dosyasının esastan incelenmesini beklemek dışında tahliye için hiçbir yasal gerekçe kalmayacak,” ifadelerini kullandı.
Demirtaş ve Yüksekdağ
Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ, 4 Kasım 2016’da tutuklandı.
HDP’nin o dönemki eş genel başkanları olan iki isim 4 Kasım'da gözaltına alındı ve aynı gün çıkarıldıkları mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. O günden bu yana farklı soruşturma ve davalar kapsamında yargılanıyorlar.
Demirtaş ve Yüksekdağ’ın tutukluluk süreçleri, Türkiye siyaseti ve hukuk sistemi açısından önemli tartışmalar yarattı.
AİHM, Demirtaş’ın tutukluluğu hakkında verdiği kararında, uzun süreli tutukluluğun hak ihlali oluşturduğunu ve serbest bırakılması gerektiğini belirtti. Ancak bu karara rağmen her iki isim de tutuklu yargılanmaya devam etti.
Bugün gelinen noktada her ikisi de Kobanî davası kapsamında cezaevinde bulunuyor.
2014’teki Kobanî protestolarına ilişkin açılan davada ağırlaştırılmış suçlamalarla yargılanan Demirtaş ve Yüksekdağ, yaklaşık sekiz yıldır cezaevinde.
Silah bırakma süreci
'Yeni süreç', Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) 1 Ekim 2024'te yapılan açılışında, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ve milletvekilleriyle tokalaşmasıyla başladı. Bahçeli aynı gün “Yeni bir döneme giriyoruz. Dünyada barış isterken kendi ülkemizde barışı sağlamak lazım,'' demişti.
Daha sonra 22 Ekim'de MHP lideri, Öcalan'ın TBMM'de konuşturulması çağrısını yaptı: ''Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa, gelsin DEM Parti grup toplantısında konuşsun, terörün bittiğini, örgütün lağvedildiğini ilan etsin.”
23 Ekim'de ise uzun süredir kimseyle görüş yaptırılmayan Öcalan, yeğeni DEM Parti Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan ile görüştü. Böylelikle İmralı trafiği de başlamış oldu.
DEM Parti vekillerinden oluşan heyetin İmralı'da yaptığı görüşmeler sonrası Öcalan, 27 Şubat Perşembe günü Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi'den (DEM Parti) oluşan heyet ile gönderdiği mektupta PKK'ya kendini feshetmesi ve silah bırakma çağrısında bulunmuştu. Bu çağrının ardından PKK 1 Mart Cumartesi gününden itibaren geçerli olmak üzere ateşkes ilan ettiğini duyurmuştu.
O tarihten bu yana örgütün fesih kongresini gerçekleştirmesi bekleniyordu. Hatta bu sürecin önünü açan isimlerden Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli kongre için yer ve zaman önerisi de yapmıştı.
En son 2 Mayıs'ta AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, ''Terör örgütünün silah bırakmasına ve kendini feshetmesine dönük olarak önümüzdeki günlerde gelişebilecek her olumlu adım, bir sonraki olumlu adımı çağıracaktır. Her aşamayı titizlikle takip ediyoruz," dedi.
PKK ise kongrenin yapılması için Öcalan ile iletişim kanallarının açılmasını ve güvenliğin sağlanmasını şart koşuyordu.
Örgütten kongrenin 5-7 Mayıs tarihleri arasında 'Medya Savunma Alanlarında' yapıldığı bildirildi. Kongre'nin iki farklı alanda birbirine paralel olarak gerçekleştirildiği açıklandı. Diğer yandan Öcalan'ın 'fesih' çağrısı temelinde tarihi öneme sahip kararların alındığı da bildirildi.
Türkiye'de çözüm süreci
Çözüm süreci, Türkiye'de 2013-2015 yılları arasında PKK ile Türk devleti arasında başlayan müzakereleri ifade ediyor. Bu süreç, Kürt sorununu barışçıl yollarla çözmek amacıyla başlatılmıştı.
Sürecin temel unsurları arasında, silah bırakma, demokratik reformlar ve Kürt kimliğine yönelik hakların genişletilmesi yer almaktaydı. PKK lideri Öcalan, bu müzakerelerde kilit bir figür olarak rol almıştı. Ancak 2015'te çatışmaların yeniden başlamasıyla çözüm süreci fiilen sona ermişti. Bu dönem, Türkiye'deki siyasi dinamiklerde önemli değişimlere neden olmuştu.
28 Kasım 1978’de Diyarbakır’ın Lice ilçesinde kurulan PKK, Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İngiltere, Fransa, Türkiye ve pek çok başka devlet tarafından terör örgütü kabul ediliyor.
PKK militanları, 40 yıla yakındır sürdürdükleri saldırılarda, resmi rakamlara göre 15 bin'e yakın kişiyi öldürdü.
PKK lideri Öcalan, terör örgütü kurmak ve yönetmek suçundan müebbet hapis cezasına çarptırıldığı 1999 yılından beri, Marmara Denizi’ndeki İmralı Cezaevi’nde bulunuyor.
Son süreç ise iktidar tarafından 'Terörsüz Türkiye' kavramıyla tanımlanıyor.
Today