Papa Francis 7 Ekim'in yıl dönümünde barış için dua çağrısında bulundu
Katoliklerin ruhani lideri Papa Francis, Çarşamba günü, bu yıl 16'ncısı düzenlenen Psikoposlar Sinodu Genel Kurulu'nun ikinci açılışında, 7 Ekim'in yıl dönümünde barış için dua edilmesi ve oruç tutulması çağrısında bulundu.
Sinod Genel Kurulu, Katolik Kilisesi'nde, piskoposların ve diğer kilise liderlerinin toplandığı bir toplantıdır. Sinodlar, Papalık tarafından organize edilir ve genellikle belirli bir tema veya konu etrafında toplanır.
Aziz Petrus Meydanı'nda düzenlenen ayin sonrası açıklama yapan Papa, "Tarihin bu dramatik anında savaş rüzgarları ve şiddet halkaları tüm ulusları ve halkları rahatsız ederken buna ihtiyaç var" dedi.
7 Ekim'in yıl dönümünden bir gün önce, pazar günü barış için dua etmek üzere İtalya'nın başkenti Roma'daki Santa Maria Maggiore Bazilikası'nı ziyaret edecek olan Papa defalarca Orta Doğu'daki çatışmalara son verilmesini dile getirmişti.
Bu ziyarette cemaatinin kendisine eşlik etmesini isteyen Papa Francis, burada barış için "Meryem Ana'ya içten bir duada" bulunacağını belirtti.
Papa Francis, daha önce de savaş bölgeleri için oruç ve dua günlerine aracı olmuştu.
Göreve başlamasından sonra altı ay geçmeden, 7 Eylül 2013'te Suriye'deki iç savaştan ötürü Aziz Petrus Meydanı'nda binlerce kişiyi toplamıştı.
2017'de, Demokratik Kongo ve Sudan'daki çatışma ortamı nedeniyle barış için dua ve oruç günü düzenlenirken, 2020'de, Lübnan'daki patlamada, 2021'de, bu kez Afganistan için benzer bir çağrıda bulunmuştu.
2022'de, Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesi üzerine Aziz Petrus Meydanı'nda dokunaklı bir tören organize edilmiş ve iki ülkeyi "Meryem'in Lekesiz Kalbine" adamıştı.
"Meryem'in Lekesiz Kalbine Adanma" Katolik inancında Meryem Ana'nın lekesiz kalbini, yani onun saflığını, erdemlerini ve Tanrı'ya olan sadakatini vurgulayan bir ibadet ve teslimiyet şeklidir.
Bu adanma, özellikle Meryem'in koruyuculuğuna ve aracılığına olan inancı pekiştirmeyi amaçlar.
Orta Doğu'daki son gelişmelerle ilgili canlı blogumuzu buradan takip edebilirsiniz
İsrail-Hamas çatışmaları
İsrail ile Gazze Şeridi'ni yöneten Hamas arasındaki çatışmalar, 7 Ekim tarihinde tekrar alevlendi.
İsrail sınırını aşıp baskın yapan Hamas militanları, 7 Ekim'de düzenledikleri saldırıda çoğu sivil olmak üzere yaklaşık 1.200 kişiyi öldürdü ve 250 kadar kişiyi de rehin aldı. Bu rehinelerin yaklaşık yarısı, Kasım ayında bir hafta süren ateşkes sırasında İsrail tarafından tutulan Filistinli mahkumlarla takas edilerek serbest bırakıldı.
İsrail, BM Genel Kurulu'nun derhal ateşkes ilan edilmesini öngören kararına rağmen Hamas'ın 7 Ekim'deki saldırısından bu yana Gazze'ye yönelik saldırılarını ve sivil katliamlarını sürdürürken, uluslararası kınamalarla karşı karşıya kaldı.
Gazze'deki sağlık yetkililerine göre, 7 Ekim'den bu yana İsrail'in Gazze'de düzenlediği saldırılarda çoğu kadın ve çocuk olmak üzere yaklaşık 41.000'den fazla Filistinli öldürüldü ve 84.700'ü aşkın kişi de yaralandı.
Harabeye dönüşen Gazze'nin pek çok bölgesinde gıdaya, temiz suya ve ilaca ulaşmak hala çok zor.
Güney Afrika'nın açtığı bir dava kapsamında İsrail, Uluslararası Adalet Divanı'nda soykırımla suçlanıyor.
Mahkeme, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu yönetiminin, 6 Mayıs tarihinde işgal edilmeden önce bir milyondan fazla Filistinlinin sığındığı güneydeki Refah kentindeki faaliyetlerini derhal durdurmasına hükmetmişti.
İsrail neden Lübnan'a saldırıyor?
7 Ekim'de İsrail ile Gazze Şeridi'ni yöneten Hamas arasındaki çatışmaların tekrar alevlenmesiyle Hizbullah, Gazze için "yedek cephe" olarak adlandırdığı sınırdaki İsrail askeri noktalarına saldırmaya başladı.
Hizbullah'ın lideri Hasan Nasrallah, bu esnada yaptığı konuşmalarda, Hizbullah'ın sınır ötesi saldırılarının, Gazze'de Hamas'a odaklanacak olan İsrail güçlerini hedefinden uzaklaştırdığını savundu.
Son haftalarda İsrail'in "çatışmada yeni bir aşamaya geçildiğini" duyurmasıyla bölgedeki gerilim de önemli ölçüde tırmandı.
İsrail, örgüte bağlı üst düzey askeri komutanların öldüğü saldırılar düzenledi ve çoğunluğu Hizbullah üyeleri tarafından kullanılan binlerce iletişim cihazının patlamasından sorumlu tutuldu. Cihaz saldırılarında 37 kişi öldü, binlerce kişi yaralandı.
Dünya genelinde birden fazla ülkenin ve uluslararası örgütün lideri, bölgedeki gerilimin topyekûn bir savaşa dönüşmekte olduğunu belirtiyor.
İran'ın İsrail'e saldırısı
İran salı gecesi İsrail'e yaklaşık 200 füze fırlatarak İsrail'in büyük şehirlerinde sirenlerin çalmasına neden oldu. İsrailli yetkililer, önemli bir yaralanma ya da can kaybı olmadığını belirtti.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Savunma Bakanlığı (Pentagon) sözcüsü Pat Ryder, İsrail'in füzelerin çoğunu başarıyla önlediğini ve iki ABD Donanma muhribinin de İsrail ordusuna yardımcı olmak için yaklaşık 12 önleyici uçağı düşürdüğünü kaydetti.
Öte yandan İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO), kuvvetlerinin ilk kez Fattah süpersonik füzelerini kullandığını duyurdu ve füzelerin yüzde 90'ının hedeflerini vurduğunu öne sürdü.
DMO kaynakları Tahran'daki devlet medyasına saldırının üç İsrail askeri üssünü hedef aldığını bildirdi.
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, X sosyal medya platformunda, “Şartın 51. Maddesi uyarınca meşru savunma hakkımızı kullandık ve Gazze ile Lübnan'daki soykırımdan sorumlu askeri ve güvenlik üslerini özel olarak hedef aldık,” diye yazdı.
Ancak Pentagon sözcüsü “sahadaki en az hasarın” İsrail'de meydana geldiğini de sözlerine ekledi.
İsrail medyası ayrıca 30 yaşındaki Shahir Goldman isimli bir kadının öldürüldüğünü aktardı.
Today