Filistin'in bir devlet olarak tanınması üzerine bilinmesi gerekenler

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Fransa'ya ve dünya genelinde 150 kadar ülkeye katılarak şartlara bağlı olarak bir Filistin devletini resmen tanımaya hazır olduğunun sinyalini verdi.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da Birleşmiş Milletler'de yaptığı konuşmada, böyle bir devlet kurma hakkının "bir hak" olduğunu ve "bir ödül olmadığını" ifade etti.
Tanıma kararı, Gazze’deki son derece vahim durum üzerine geldi. Birleşmiş Milletler’den gelen son raporlar, İsrail’in Filistinlilere karşı soykırım işlediğini ilan etti. Gazze’ye yönelik savaş, Hamas liderliğindeki militanların 7 Ekim 2023’te güney İsrail’e saldırarak çoğu sivil yaklaşık 1.200 kişiyi öldürmesinin ardından başladı.
Peki yalnızca kısmen var olan bir devleti nasıl tanıyabilirsiniz?
Filistin, devlet olmanın sürekli nüfus, belirlenmiş sınırlar, hükümet ve diğer devletlerle ilişki kurabilme kapasitesini şart koşan 1933 tarihli Montevideo Devletlerin Hak ve Yükümlülükleri Sözleşmesi’nde tanımlandığı şekliyle tam teşekküllü bir devlet değil.
Her ne kadar bir Filistin nüfusu, yurt dışında birçok diplomatik misyonu ve BM’de “daimi gözlemci devlet” statüsü bulunsa da, Filistin topraklarının büyük bölümü yaklaşık 60 yıldır İsrail ordusu tarafından işgal altında.
Filistin’in uluslararası düzeyde üzerinde uzlaşılan sınırları, havaalanı, ordusu ve resmî başkenti yok.
İki devletli çözümde başkent olarak öngörülen Doğu Kudüs ise 1967’den bu yana İsrail işgali altında ve yaygın biçimde işgal edilmiş toprak kabul ediliyor.
Macron da BM’deki konuşmasında, bir Filistin devleti kurulursa Fransa’nın burada bir büyükelçilik açacağını söyledi ancak bunun nerede olacağını belirtmedi.
Montevideo Sözleşmesi ayrıca devlet olabilmek için belirlenmiş ve bitişik bir toprak şartı olduğunu ortaya koyuyor. Ancak Batı Şeria, yerleşimler nedeniyle bütünlüklü bir toprak değil ve Batı Şeria ile Gazze birbirinden kopuk durumda.
Uluslararası toplumun bir Filistin devletini tanıması ve böyle bir devletin kurulabilmesi için İsrail’in mevcut hükümetinin Filistin devletine yönelik kesintisiz karşıtlığını sona erdirmesi, İsrail’in başlıca müttefiki olan Amerika Birleşik Devletleri’nin de iki devletli çözüme onay vermesi gerekiyor. Ancak Donald Trump’ın liderliği altında ABD artık bu çözümü desteklemiyor. Filistin’in BM’de tam üyeliği ise BM Güvenlik Konseyi’nin onayına bağlı ve burada ABD’nin veto hakkı bulunuyor.
Peki gelecekte bir Filistin devleti nasıl görünebilir?
1967 sınırları
Gelecekteki bir Filistin devleti, Filistinlilerin ve BM kararlarının uzun süredir talep ettiği şekilde, 1967’de uluslararası olarak tanınmış sınırlar temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir devlet biçiminde şekillenecek.
1967 sınırlarına dönülmesi, Filistin devletinin Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’te kurulması anlamına geliyor. Ancak Batı Şeria ve Doğu Kudüs, 1967’deki Altı Gün Savaşı’ndan bu yana İsrail işgali ve yoğun yerleşim faaliyetleri altında. BM verilerine göre Batı Şeria’da yaklaşık 700 bin Yahudi yerleşimci yasa dışı şekilde yaşıyor.
2005’te Filistinlilere iade edilen Gazze’nin akıbeti ise belirsiz: Fiilen İsrail ordusunun kontrolüne geçmiş durumda ve büyük ölçüde yıkılmış vaziyette.
Belçika Katolik Louvain Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler profesörü ve araştırmacı Elena Aoun, “1967 sınırlarına dönme hedefi hayalci bir şey değil. Bu, Filistin ve Arap dünyasında geniş bir mutabakata sahip, hatta bazı Hamas liderleri arasında da destek buluyor,” ifadelerini kullanıyor.
Ancak Aoun’a göre, 1993 Oslo anlaşmalarından bu yana İsrail’in yerleşim faaliyetleri artarak devam etti:
“Bu durum, Filistin egemenliğini çok daha karmaşık hale getirdi. Gazze harap edilmiş ve neredeyse yaşanmaz durumda, Kudüs yasa dışı şekilde ilhak edildi ama ABD tarafından tanındı, Batı Şeria ise adeta bir leopar desenine dönüşmüş durumda: Mevcut kolonilerin genişlemesi ve kırsal bölgelerde Filistinlilerin etnik temizliği ile.”
Aoun’a göre, sınırların tartışılması için İsrail ve Filistin’in masaya oturmasından başka bir alternatif yok.
Hamas ya da Filistin Yönetimi
Başkan Mahmud Abbas liderliğindeki Filistin Yönetimi, Filistin halkını temsil eden ve uluslararası alanda tanınan bir oluşum.
1990'lardaki barış anlaşmalarından sonra kurulan Filistin Yönetimi sadece Batı Şeria ve Doğu Kudüs'ü yönetirken, AB tarafından terörist grup olarak listelenen Hamas ise zor durumdaki Gazze şeridini kontrol ediyor.
Pazartesi günü Macron, "İsrail'i tanıyan" "askerden arındırılmış bir Filistin devleti" ve "Filistin devletini tanıyan bir İsrail devleti" sözü verdi.
Hamas'ın dağıtılması ve Filistin Yönetimi'nin de dahil olacağı "Gazze'de bir geçiş yönetimi" kurulması çağrısında bulunan Macron, Fransa'nın Hamas'ın tasfiyesinden sorumlu olacak güvenlik güçlerini eğiteceğini ve Gazze'de bir "uluslararası istikrar misyonuna" katkıda bulunacağını söyledi.
Başkan Mahmud Abbas pazartesi günü yayınladığı bir video mesajında üç ay içinde geçici bir anayasa hazırlanacağını söyledi ve sırasıyla 2005 ve 2006 yıllarında yapılan son başkanlık ve parlamento seçimlerinden bu yana verdiği bir söz olan yeni seçimlere gidilmesi çağrısında bulundu.
Ancak Filistin Yönetimi, kısmen İsrail'in Batı Şeria'daki askeri işgali nedeniyle halkından uzak, güçsüz ve mali açıdan zor durumda.
Buna karşılık Hamas'ın Filistinliler arasında daha popüler olduğunu söyleyen Aoun, ancak Gazze'deki savaş sırasında ciddi şekilde zayıfladığını belirtti.
Aoun, "Bugün tehlikeli olan, uluslararası toplumun Filistin'in geleceğini 90'lı yıllardan bu yana zayıflattığı reformdan geçmiş bir Filistin Yönetimi'nin ellerine bırakmasıdır," dedi ve şöyle devam etti:
"Gazze'nin geleceğini konuşmak için Ramallah'taki Filistin Yönetimi'ni görmeye kim zaman ayırır. Ayrıca ABD, Abbas'a BM Genel Kurulu'na gelmesi için vize bile vermedi."
Yeniden inşa: Faturayı kim ödeyecek?
Gazze’ye yönelik savaş, Filistin devletinin ekonomisini yerle bir etti.
Dünya Bankası’nın Nisan 2025 tarihli raporunda, Gazze’deki çatışmanın “Filistin ekonomisini bir nesilden uzun süredir yaşanan en derin daralmaya sürüklediği, Gazze’nin neredeyse tamamen ekonomik felce uğradığı, Batı Şeria’nın ise derin bir resesyon yaşadığı” belirtildi.
AB, Filistinlilere en büyük dış yardım sağlayıcısı olmayı sürdürdü ve İsrail’in Gazze’deki savaşının ortasında 120 milyon euro değerinde yeni bir yardım paketi açıkladı.
Blok, uzun süredir Filistin Yönetimi ile demokratik kurumlar oluşturmak için çalışıyordu. Ancak İsrail ordusu, Gazze’de AB destekli altyapının büyük bölümünü –okullar, yollar, hastaneler ve yıllardır çalışmayan Gazze Havalimanı da dahil olmak üzere– tahrip etti.
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, bu ayın başlarında AB’nin yeniden inşa için bir Filistin Donör Grubu oluşturacağını duyurdu.
Von der Leyen, “Herhangi bir gelecekteki Filistin devleti, ekonomik açıdan da yaşanabilir olmalıdır” dedi ve Avrupalıların, diğer bağışçıların çabalarıyla koordineli biçimde Gazze’nin yeniden inşası için özel bir mekanizma kuracaklarını açıkladı.
“Gazze yeniden inşa edilmeli,” diyen von der Leyen sözlerini şöyle sürdürdü:
“Filistin ekonomisi yeniden canlandırılmalı. Ve bunu gerçekleştirmek için hepinizin bu çabaya katılmasını davet ediyorum.”
Belçika Katolik Louvain Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler profesörü ve araştırmacı Elena Aoun, Doğu Timor’daki onlarca yıllık krizi çözmek için uygulanan BM’nin “Geçici Yönetim Misyonu” (UNTAET) modelinde olduğu gibi, BM destekli bir denetim komitesinin Filistin’in kendini yeniden inşa etmesine yardımcı olabileceğini söyledi.
Başka yeniden inşa senaryoları da gündeme geldi.
ABD Başkanı Trump’ın Gazze için “Riviera planı” ya da İsrail’in Gazze’yi işgal ve ilhak etme ihtimali. Ne olursa olsun, pazartesi günü BM’de 10 devletin Filistin devletini resmen tanıması tesadüf değildi; toplantıya Suudi Arabistan eş başkanlık yaptı.
Fransa başta olmak üzere, zengin Körfez ülkelerinin Gazze’nin yeniden inşasının maliyetinin önemli bir bölümünü üstlenmesi bekleniyor.
İsrailli rehinelerin serbest bırakılması: Filistin'in resmen tanınmasının önünde büyük bir engel mi?
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, pazartesi günü yaptığı açıklamada Filistin’de büyükelçilik açılmasının, Gazze’deki 50 rehinenin serbest bırakılmasına bağlı olduğunu söyledi. İsrail, bu rehinelerden yaklaşık 20’sinin hâlâ hayatta olduğunu düşünüyor.
Belçika Başbakanı Bart De Wever de ülkesinin Filistin devletini tam olarak tanımasının, rehinelerin serbest bırakılması şartına bağlı olacağını vurguladı.
De Wever, “Belçika, tüm rehineler serbest bırakılmadan ve Hamas gibi tüm terör örgütleri Filistin yönetiminden uzaklaştırılmadan Filistin Devleti’nin yasal tanınmasına geçmeyecek,” dedi.
Today