Trump'ın yeniden seçilmesi, İsrail'in İran'a yönelik saldırılarının önünü mü açtı?

Euronews'e konuşan dört eski ve yeni İsrail istihbarat kaynağı, İsrail'in uzun yıllardır İran'a kapsamlı bir saldırı planladığını ancak Donald Trump'ın yeniden ABD Başkanı olarak seçilmesinin Haziran 2025'te doğrudan saldırıya zemin hazırlayan bir dizi kritik olayla aynı döneme denk geldiğini belirtti.
Euronews'e konuşan ve güvenlik kaygıları nedeniyle isimlerinin açıklanmasını istemeyen İsrailli istihbarat kaynakları, Mossad ajanlarının İran'a yönelik saldırı için hazırlık yapmalarını ve saldırıyı başlatmalarını sağlayacak temel stratejik faktörleri ve siyasi koşulları belirlediklerini söyledi.
Bunlar arasında vekâlet savaşının yoğunlaşması, Donald Trump'ın yeniden seçilmesi ve Batılı güçlerle nükleer müzakerelerin ivme kazanması sayıldı.
13 Haziran’da İsrail, İran’a çok sayıda kara ve hava saldırısı düzenleyerek üst düzey İranlı askeri liderleri, nükleer bilim insanlarını ve siyasetçileri öldürdü, İran’ın hava savunma sistemleri ile nükleer askeri tesislerine zarar verdi veya bunları imha etti.
İran, Yemen’deki müttefiki Husilerin desteğiyle İsrail şehirlerine ve askeri noktalarına füze ve İHA saldırılarıyla karşılık verdi.
ABD, bu saldırılara karşı İsrail’i savundu ve dokuzuncu günde üç İran nükleer tesisini bombaladı. Bunun üzerine İran, Katar’daki bir ABD üssünü vurdu. 24 Haziran’da ise ABD’nin baskısıyla İsrail ve İran ateşkes konusunda anlaştı.
Ateşkesin ardından her iki taraf da zafer ilan etti. İsrail ve ABD, İran’ın füze ve nükleer programlarının önemli ölçüde zayıflatıldığını öne sürerken, İranlı yetkililer bu iddiaları reddetti. İran’ın nükleer programıyla ilgili gizlilik nedeniyle bağımsız değerlendirmeler şu an için sınırlı.
Diplomasi açık ama zayıflıyor
İsrail ve ABD, saldırının İran’la yürütülen diplomatik temaslarla paralel olarak yıllardır planlandığını söyledi.
Birinci bir İsrail istihbarat kaynağı Euronews’e, “İsrail, İran’ın nükleer programını yok etmek istediğini hiçbir zaman gizlemedi ve diplomatik çözümün yalnızca İran’ın uranyum zenginleştirmesini değil, İsrail devletine varoluşsal tehdit oluşturma kapasitesini de kalıcı olarak engellemesi koşuluyla, bu sorunun diplomasi yoluyla çözülmesine izin vermeye hazır olduğunu da hiçbir zaman gizlemedi,” dedi.
Kaynaklara göre, diplomatik girişimler somut bir sonuç getirmiyordu ve 2016-2020 yılları arasındaki Donald Trump’ın ilk ABD başkanlığı döneminden sonra ABD ile İran arasındaki gerilim arttı.
2018’de Trump, İran’ın nükleer programını sınırlandırması karşılığında yaptırımların hafifletilmesini öngören 2015 tarihli İran nükleer anlaşmasından (JCPOA) ABD’yi çekti. ABD’nin yaptırımları yeniden uygulamaya koymasının ardından İran, 2019’da anlaşmanın nükleer kısıtlamalarını görmezden gelmeye başladı.
Vekâlet savaşındaki kritik gelişmeler
Bu süreçte İsrail ile İran arasındaki vekâlet savaşı giderek tırmandı.
Birinci istihbarat kaynağı, “Bence dönüm noktası Nisan 2024’tü. İran, İsrail’e doğrudan kendi topraklarından füze fırlattı. O zamana kadar İran, esas olarak İsrail’e saldırmak için vekil güçlere dayanıyordu; İsrail ise İran içinde, tam ölçekli bir savaşa dönüşmesini önlemeyi hedefleyen, makul inkâr imkânı sağlayan gizli operasyonlar yürütüyordu,” dedi.
Nisan 2024’te İran, Suriye’deki konsolosluğuna düzenlenen ve Tuğgeneral Muhammed Rıza Zahedi’nin ölümüne yol açan İsrail saldırısına misilleme olarak İsrail’e füze fırlattı.
Zahedi, 2020’de ABD’de Trump yönetimi tarafından öldürülen İranlı General Kasım Süleymani’den bu yana öldürülen en üst düzey İranlı askeri yetkiliydi.
Süleymani, İran’ın Orta Doğu’daki vekâlet savaşının “mimarı” olarak biliniyordu.
Birinci istihbarat kaynağı şöyle devam etti:
“Bence İsrail, Nisan 2024’ten itibaren beklemek zorundaydı. Savaşın ilk iki ya da üç gününde duruma tamamen hâkim olacağımızdan, ülke içinde minimum kayıpla, İran hava sahasında tam kontrol sağlayarak istediğimiz yer ve zamanda saldırı yapabilecek durumda olacağımızdan emin olmak için gerekli tüm istihbaratı ve planlamayı yapmak için zaman gerekiyordu."
Trump’ın yeniden seçilmesi
ABD Başkanı Donald Trump’ın ikinci kez seçilmesi, dört kaynağın da “kilit dönüm noktası” olarak tanımladığı bir başka gelişmeydi.
Birinci istihbarat kaynağı, “Asıl plan Ekim 2024’te saldırmaktı. Bu tarih, İsrail’in Eylül ayında Lübnan’da Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ı öldürmesinin ardından İran’ın İsrail’e ikinci doğrudan füze saldırısını yapmasından sonraydı,” dedi.
Ancak saldırı, Kasım’daki ABD seçimlerini beklemek için ertelendi.
İkinci kaynak, “İsrail için Trump’ın o seçimleri kazanması çok önemliydi. Trump seçilir seçilmez ana önceliğini rehine anlaşmasına verdi,” dedi ve bu ifadesiyle Hamas-İsrail çatışmasına atıfta bulundu.
Birinci kaynak ise şöyle devam etti: “Rehine anlaşması Mart 2025 civarında imzalandıktan sonra, İsrail tekrar İran’a saldırabilecek konuma geldi. Ancak bu kez ABD ve İran, İran’ın zenginleştirme ve nükleer programı meselesine barışçıl bir çözüm bulmak için müzakerelere başladı.”
ABD-İran müzakereleri
Mart ayında ABD ve İran, İran’ın nükleer programı üzerine dolaylı müzakerelere başladı. Taraflar görüşmeleri “yapıcı” olarak nitelendirse de bir anlaşmaya varılamadı.
Mevcut ve eski tüm İsrailli istihbarat kaynakları Euronews’e, “Trump, o müzakerelere 60 gün süre verdi. Ertesi gün İsrail, İran’a saldırdı. Bunun açıkça ABD yönetimiyle koordine edildiğini düşünüyorum,” diye konuştu.
Washington, İsrail’in İran’a yönelik ilk saldırısının koordine edildiğini hiçbir zaman resmen açıklamadı.
Ancak ABD’nin İran’daki nükleer tesislerine yönelik saldırısının ardından ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, 23 Haziran’daki basın toplantısında operasyonun “yıllardır planlandığını” söyledi.
İlk istihbarat kaynağı, “Biz saldırdığımızda, müzakerelerdeki 60 günlük sürenin sonuna gelinmişti. Bu aşamada Trump’ın, İranlıların kendi topraklarında uranyum zenginleştirmekten vazgeçmeye istekli olmadığını net bir şekilde gördüğünü düşünüyorum. Gerçi müzakereler bu konuda bazı ilginç çözümler ortaya koydu. Örneğin, bölgedeki tüm ülkelere sivil seviyede zenginleştirilmiş uranyum tahsis edecek uluslararası bir zenginleştirme ajansı kurulması gibi,” dedi ve şöyle ekledi:
“Trump, İran’ın müzakerelere yalnızca zaman kazanmak için girdiğini, sorunu çözme yönünde gerçek bir niyeti olmadığını fark etti. Görüşmeler, İran’a saldırıya uğramayacağı izlenimini vererek, özellikle de İsrail’in saldırı eşiğinde olduğuna dair yaygın basın haberleri arasında, bir oyalama taktiği işlevi gördü."
Mevcut durum
İran zafer kazandığını iddia edip İsrail'in saldırısına karşı gösterdiği direnci kutlarken, İsrail istihbarat kaynakları Tahran rejiminin saldırının ardından zayıfladığını söyledi.
German Marshall Fund'ın başkan danışmanı Ian Lesser Euronews'e verdiği demeçte, "İsrail birçok çatışmadan bölgede daha güçlü bir stratejik pozisyonda çıktı, ancak belki Washington hariç Batılı ortaklarıyla daha zor bir siyasi pozisyonda. Hem İsrail'in hem de İran'ın şu anda daha fazla zorlayarak kazanacakları çok az şeyin olduğu çok hassas bir andayız," yorumunu yaptı.
İran'ın artık daha az seçeneği olduğunu ifade eden Lesser şöyle devam etti:
"Seçeneklerden biri müzakerelere geri dönmek. Bir diğeri ise vekillere ve terörizm de dahil olmak üzere geleneksel olmayan eylemlere dayanan geleneksel yanıt yöntemlerine dönmek. İran'ın nükleer silah geliştirme kabiliyetini koruması halinde bunu başka bir yol olarak görme ihtimali de var. Ancak kimsenin buna izin vereceğini sanmıyorum. İsrail'in stratejisi ve politikası konusunda anlaşmazlıklar olabilir ama genel olarak İsrail ve Batılı ortakları nükleerleşmiş bir İran'a müsamaha göstermeye niyetli değiller."
Euronews'e konuşan dördüncü bir eski İsrail istihbarat kaynağı ise savaşın daha da ilerlemesi halinde İsrail'in muhtemelen gaz ve petrol tesislerine saldıracağını söyledi. Ancak ateşkesin ardından diplomatik düzeyde müzakereler yeniden başladı.
İranlı diplomatlar 25 Temmuz'da İstanbul'da Almanya, İngiltere ve Fransa'dan mevkidaşlarıyla bir araya geldi. İsrail'in haziran ortasında İran'a düzenlediği saldırıdan bu yana yapılan ilk görüşme, Avrupa ülkelerinin Tahran'a yönelik BM yaptırımlarının "geri çekilmesini" tetikleyebileceği uyarıları arasında gerçekleşti.
İkinci istihbarat kaynağı ise çatışmanın ardından İsrail'in "İranlıların yok edilen kabiliyetleri yeniden inşa etmeye hazırlandıklarını düşündürecek herhangi bir şeyi yok etmek" amacıyla İran hava sahası üzerindeki kontrolünü sürdüreceğini söyledi.
Today