Gazze'de ateşkes başlarken AB, İsrail'e yaptırım uygulama planlarından vazgeçecek mi?

Hamas’ın elindeki son İsrailli rehinelerin pazartesi günü serbest bırakılmasının ve Gazze’de ateşkesin ihtiyatlı bir şekilde başlaması, Brüksel’de acil bir soruyu gündeme taşıdı: Avrupa Birliği, İsrail’e yönelik yaptırım planlarını sürdürmeli mi yoksa tamamen rafa mı kaldırmalı?
İlk işaretler şimdiden belirmeye başladı.
Komisyon’un baş sözcüsü Paula Pinho pazartesi günü yaptığı açıklamada, “Açıkçası, böyle tedbirler belli bir bağlamda önerilir ve eğer bağlam değişirse bu durum teklifin de değişmesine yol açabilir. Ama henüz o noktada değiliz,” ifadelerini kullandı.
Pinho bu açıklamayı, Almanya’dan Friedrich Merz, Fransa’dan Emmanuel Macron, İtalya’dan Giorgia Meloni ve İspanya’dan Pedro Sanchez gibi Avrupalı liderlerin, ABD Başkanı Donald Trump’ın ev sahipliğinde Mısır’ın Şarm El-Şeyh kentinde düzenlenen barış zirvesinde bir araya geldiği sırada yaptı.
Avrupalıların sergilediği birlik ve uyum görüntüsü, İsrail ile Hamas arasındaki iki yıldır süren acımasız savaş konusundaki son derece farklı görüşleriyle keskin bir tezat oluşturdu.
Örneğin Sanchez, İsrail’e yaptırım çağrısı yapan ilk liderlerden biri olmuştu. Macron ise giderek tutumunu sertleştirdi ve Filistin devletinin tanınması için küresel bir kampanyaya öncülük etti. Buna karşılık Merz ve Meloni aynı yolu izlemeyi reddetti.
Ancak dengeler değişmeye devam etti: Mayıs ayında 17 üye devletten oluşan bir koalisyon, insan hakları ihlali ihtimali nedeniyle AB-İsrail Ortaklık Anlaşması’nın gözden geçirilmesini talep etti. Daha sonra yapılan inceleme, özellikle yaygın kıtlığa yol açan insani yardıma getirilen kısıtlamalar başta olmak üzere, bu tür ihlallere dair “emareler” bulunduğunu ortaya koydu.
İsrail, Hamas’a karşı yürüttüğü mücadelenin “tamamen yanlış anlaşıldığını” öne sürerek bu bulgulara öfkeyle tepki gösterdi. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Euronews’e verdiği yakın tarihli bir röportajda, AB’nin artık “önemsiz” hale geldiğini söyledi.
Bu siyasi kavganın ortasında, Gazze Şeridi’nde büyüyen insani felakete karşı kesin adımlar atması yönünde baskı altında kalan Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen vardı.
Von der Leyen’in yön değişikliği, eylül ayında Strasbourg’da Avrupa Parlamentosu’nda yaptığı bir saatlik Birliğin Durumu konuşmasıyla netleşti.
“Gazze’de yaşananlar kabul edilemez. Ve Avrupa, geçmişte yaptığı gibi, bu konuda da öncülük etmelidir,” dedi.
Ardından üç önlem açıkladı:
AB-İsrail Ortaklık Anlaşması’nın kısmen askıya alınarak İsrail’in AB’ye yaptığı ihracatın yüzde 37’sine yeniden gümrük vergisi getirilmesi (nitelikli çoğunluk oyu gerektiriyor), İsrail’in aşırı sağcı bakanları Itamar Ben-Gvir ve Bezalel Smotrich ile Batı Şeria’daki şiddet yanlısı yerleşimcilere yaptırımlar (oybirliği gerektiriyor) ve Yad Vashem Dünya Holokost Anma Merkezi ile diğer sivil toplum projeleri hariç ikili yardımların dondurulması (hemen uygulanabilir).
"Bekle ve gör" hali
Von der Leyen’in manşetlere çıkan konuşmasından bu yana, üye devletler önerileri hayata geçirmek için gerekli oyları toplamaya çalışıyor.
Ortaklık Anlaşması’nın kısmi askıya alınması, ekonomik ilişkilerde somut değişikliklere yol açabileceği için özellikle tartışmalı bir konu oldu.
En başından itibaren, İsrail’in iki sadık destekçisi olan Macaristan ve Çekya ticari önlemleri desteklemeyeceklerini açıkça belirtti. Bu da dengeyi tek başına değiştirebilecek iki büyük ülke olan Almanya ve İtalya’nın eline bıraktı.
Ancak diğer başkentlerden gelen çağrılara rağmen ne Berlin ne de Roma geri adım attı; bunun yerine Kudüs ile iletişim kanallarının açık kalması gerektiğini savundu.
Şimdiye kadar nitelikli çoğunluk bulmak büyük bir zorluk olmuşken, barış sürecinin başlaması bu durumu aşılmaz hale getirebilir. Üye devletler, Trump’ın arabuluculuğunu desteklemek ve yeni bir sayfa açmak için söylemlerini uyarladı.
Merz, pazartesi günü Şarm El Şeyh’e gitmeden önce “Bugün bir başlangıç: iyileşmenin başlayabileceği ve Orta Doğu’da barış yolunda bir adım atıldığı gün,” dedi.
Teknik olarak bakıldığında, İsrail’in Horizon programına katılımını sınırlamaya yönelik daha önceki girişim de dâhil tüm öneriler hâlâ masada. Ancak önerilerin sahibi olarak Avrupa Komisyonu, bunları her an geri çekme yetkisine sahip.
Şimdilik yürütme organı bekle-gör modunda.
Komisyon sözcüsü Pinho gazetecilere, “Her iki tarafın da planın bir sonraki aşamasını uygulamasını görmek istiyoruz. Ve bu temelde, sunduğumuz önerilerin yeniden değerlendirilmesine gerek olup olmadığını göreceğiz,” dedi.
Pinho, hangi koşulların geri çekmeyi tetikleyebileceğini belirtmedi, ancak önlemlerin “tam olarak bir ateşkesin sağlanması için bir araç olarak” tasarlandığını ve bunun fiilen şimdi yürürlükte olduğunu vurguladı.
Önerilerin akıbeti, dışişleri bakanlarının son gelişmeleri görüşmek üzere bir araya geleceği gelecek hafta kadar erken bir tarihte belli olabilir. Toplantının ardından, Orta Doğu’nun gündemin üst sıralarında yer alacağı bir günlük AB liderler zirvesi yapılacak.
Bazı üye devletler planların rafa kaldırılmasını ve yol alınmasını tercih ederken, diğerleri barış süreci henüz yeni başladığı ve hâlâ kontrolden çıkabileceği için temkinli olunması çağrısında bulunabilir.
Komisyonun ise odadaki havaya göre tepki vermesi bekleniyor. Yürütme organı çoğu zaman siyasi rüzgârlara göre hareket ediyor: Ortaklık Anlaşması’nın gözden geçirilmesi çağrılarına, ancak 17 ülke sağlandığında yanıt vermişti.
Yesterday